
The most dangerous risk of all - the risk of spending your life not doing what you want on the bet you can buy yourself the freedom to do it later.
28 Mart 2013 Perşembe
Mahmut ile Meryem

21 Mart 2013 Perşembe
Yemek Kulübü

Yemekler hesaplı olunca tabi mekan da çok kalabalık oluyor. Bazen yoğun zamanlarında birkaç masanın boşalmasını beklemek gerekiyor. Bir diğer eleştirim de garsonlara. Tabiri caizse çok "cool" lar. Dikkatlerini çekmezseniz sizinle pek ilgilenmeyebiliyorlar. O sebeple gittiğimde bazen menüyü gidip kasadan kendim alıyorum yoksa aç kalacağım :). Gitmenizi tavsiye ederim, umarım siz de seversiniz.
Etiketler:
İSTİKLAL,
SERVİS,
YEMEK,
YEMEK KULÜBÜ
19 Mart 2013 Salı
Alnımın Çizgilerindesin Memleketim

Etiketler:
FOTOĞRAF,
NAZIM HİKMET,
SERGİ,
TURNALAR
18 Mart 2013 Pazartesi
Barut Ebrularında Açan Çiçekler Sergisi
Bu haftasonu Beyoğlu Sanat Galerisinde "Barut Ebrularında Açan Çiçekler" sergisini gezdim. Gerçekten çok beğendim, hatta ilk yorumun "Ebru sanatı böyle yapılır" oldu. Sanatçı çok titiz çalışmış eserleri üzerinde, zevkle gezdiğim sergilerden birisi oldu. Elbette ki bu sanatçıyı hepimiz merak ettik :). Ben de merak ettim ve araştırdım biraz. Sergi Hikmet Barutçugil'a ait. Barutçugil 1988 yılında Londra Royal College of Art'ta düzenlediği serginin ardından tüm dünyada tanınan ve "Barut Ebrusu" olarak anılan biri haline gelmiş.


Romantik Komedi - 2
Dünyanın en gereksiz filmi bile olabilir :). Aslında Profilo'ya "Mahmut ile Meryem"i izlemek için gitmiştim ama 22 Martta vizyona giriyormuş o sebeple biraz eğlenceli zaman geçireyim diye düşünerek bu filme girdim. Komik olmasına komik ama başka? Biraz zaman kaybıydı açıkçası. Çok hayatın içinden sıradan kızların ve sıradan erkeklerin hayatı aslında. Onları bu film için ilginç yapan tek şey zengin olmaları mı?
Evlilik meraklısı kızlar, evlilik sorunları, bildiğiniz çapkın bir erkek, sıradan sorunlar, sıradan kıskançlıklar ve sıradan çözümler. Yanlış anlaşılmasın tabi, sıradan insanlar da film ve kitaplara konu olabilir. Ama sanırım ben sıradışı olanı tercih edenlerdenim ki sıkıldım.
Oyunculuk konusunda hiç yorum yapmayayım ben. Kötü olduğunu düşündüğümden değil, zaten yeterince yapıldı o sebeple :). Vaktiniz sizin için değerliysei pek tavsiye etmiyorum bu filmi. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
Oyunculuk konusunda hiç yorum yapmayayım ben. Kötü olduğunu düşündüğümden değil, zaten yeterince yapıldı o sebeple :). Vaktiniz sizin için değerliysei pek tavsiye etmiyorum bu filmi. İzlemek isteyenlere iyi seyirler.
Etiketler:
EVLİLİK,
FİLM,
ROMANTİK KOMEDİ,
SİNEMA
8 Mart 2013 Cuma
Renkli Boya Kalemleri - 2
Bu hafta ev ödevi olarak serbest çalıştım ve renkli boya kalemleriyle her zamankindan farklı resimler yaptım. Kolay bir çalışma seçtim sizin için. Zaten resimlerden rahatlıkla anlayabileceğiniz üzere, önce bir bayanın yüzünün hafif silueti:
Sonra ilginç yüz hatları ve saçlarını çizdim. Kendimce sona erdiğini düşündüğümde (siz çizime devam edebilrisiniz) renklendirmeye geçtim:
Son halinde geldiğinde benim oldukça hoşuma gitti. Siz farklı saç - göz ve ten rengiyle deneyebilrisiniz :).
Etiketler:
BOYA KALEMLERİ,
BOYAMA,
ÇİZİM,
RENK,
RESİM
4 Mart 2013 Pazartesi
Kelebeğin Rüyası
Bu haftasonu Kelebeğin Rüyası'nı izledim. Filmin biraz durağan olduğu ve gereksiz uzatılan sahneler olduğu eleştirisine katılsam da, filmi beğendim. Özellikle, Kıvanç Tatlıtuğ'un oyunculuğu bu filmde gerçekten çok başarılıydı. Gerçek bir hikayeye dayanması filmi benim gözümde daha da hüzünlü yaptı. Ancak, bazı noktaların gerçeğe uygun olmadığı konusunda yapılan eleştiriler doğru. Mesela, Yılmaz Erdoğan'ın canlandırdığı Behçet Necatigil karakterinin doğum yılı 1916, yani hayatları konu edilen Muzaffar Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ) ve Rüştü Onur (Mert Fırat)'dan sadece birkaç yaş büyük. Ama filmde aralarında jenerasyon var gibi :).
Filmde, Zonguldak'ta yaşayan iki genç şairin hayatları konu edilmekte. Şairler hakkında biraz araştırma yapıldığında zaten filmin nelerden bahsedileceği rahatlıkla anlaşılıyor. Gördüğüm kadarıyla, mekanlar ve kostümler çok başarılı. Her ne kadar ben bu amatör halimle birkaç çekim hatası fark ettiysem de, o kısmı önemli değil :). Sonuçta film bize 1940'lı yılların başında Zonguldak'taki hayat hakkında bilgi veriyor. En azından bu film sayesinde, iki genç şairin ismi duyuldu (daha uzun yaşasalardı, şimdi bu şairleri çok iyi tanıyor olurduk tahminimce). Şu an her ikisi hakkında araştırma yapmak ve daha yakından tanımak istiyorum kendilerini. Film bittikten sonra Onur Baştürk'ün yorumlarına katıldım gerçekten: "Film bittikten sonra insanın şiir yazası geliyor. Taşrasında tenis oynanan, süslü balolar yapılan 1940'lara dönesi geliyor...". En çok etkilendiğim sahne, Tayyip Uslu'nun baştabibe okuduğu şiir "Diyecekler ki arkamdan /ben öldükten sonra / o yalnız şiir yazardı / ve yağmurlu gecelerde / elleri cebinde gezerdi / yazık diyecek / hatıra defterimi okuyan / ne talihsiz adammış / imanı gevremiş parasızlıktan"
Çok etkilendim gerçekten... Zira film boyunca benim gördüğüm, bu genç şairler her şeyin güzel tarafını görürdü, hayatla dalga geçerdi, sefilliklerine rağmen çok mutluydular. Aslında içinde ne fırtınalar koptuğunu iki satırla anlatıverdi Muzaffer Tayyip....
Filmde, Zonguldak'ta yaşayan iki genç şairin hayatları konu edilmekte. Şairler hakkında biraz araştırma yapıldığında zaten filmin nelerden bahsedileceği rahatlıkla anlaşılıyor. Gördüğüm kadarıyla, mekanlar ve kostümler çok başarılı. Her ne kadar ben bu amatör halimle birkaç çekim hatası fark ettiysem de, o kısmı önemli değil :). Sonuçta film bize 1940'lı yılların başında Zonguldak'taki hayat hakkında bilgi veriyor. En azından bu film sayesinde, iki genç şairin ismi duyuldu (daha uzun yaşasalardı, şimdi bu şairleri çok iyi tanıyor olurduk tahminimce). Şu an her ikisi hakkında araştırma yapmak ve daha yakından tanımak istiyorum kendilerini. Film bittikten sonra Onur Baştürk'ün yorumlarına katıldım gerçekten: "Film bittikten sonra insanın şiir yazası geliyor. Taşrasında tenis oynanan, süslü balolar yapılan 1940'lara dönesi geliyor...". En çok etkilendiğim sahne, Tayyip Uslu'nun baştabibe okuduğu şiir "Diyecekler ki arkamdan /ben öldükten sonra / o yalnız şiir yazardı / ve yağmurlu gecelerde / elleri cebinde gezerdi / yazık diyecek / hatıra defterimi okuyan / ne talihsiz adammış / imanı gevremiş parasızlıktan"
Çok etkilendim gerçekten... Zira film boyunca benim gördüğüm, bu genç şairler her şeyin güzel tarafını görürdü, hayatla dalga geçerdi, sefilliklerine rağmen çok mutluydular. Aslında içinde ne fırtınalar koptuğunu iki satırla anlatıverdi Muzaffer Tayyip....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)