1 Kasım 2016 Salı

Denizli Gezi Yazısı

Bu hafta sonu cuma gününün de resmi tatil olmasından bahisle bir gezi planladık. Daha önce Pamukkale'yi görmediğim için tercihimi Denizli'den yana kullandım. Güzel bir tatil oldu, hem hava bahar ayları gibi güzeldi (öyle ki Pamukkale'de turistler bikini ile geziyordu) hem de güzel yerler görüp lezzetli yemekler yedik. Aydın'da yaşayan bir arkadaşımla gezimizi organize ettiğimiz için ikimiz de Denizli'de buluştuk. Toplamda üç günümüz (cuma-cumartesi-pazar) vardı bu nedenle cuma sabahı Denizli'ye iner inmez önce hemen otelimize yerleşip sonrasında Denizli merkezde gezilecek yerleri gezmek için hemen yola çıktık. Gitmeden önce yaptığımız araştırmalarda Denizli'de onlarca gezip görülecek yer olduğunu fark etmiştik. Ancak gittiğimizde gördük ki bunların bir kısmı ilçelerde olduğundan veya bazı özel gruplara (trekking gibi) hitap ettiğinden hepsini gezemeyeceğiz. Olsun! Birkaç güzel gün geçirmek için de bol bol malzeme bulunuyor :).


İlk durağımız takdir edersiniz ki Pamukkale'ydi. Denizli merkezden yarım saatte bir Pamukkale'ye dolmuş bulunduğu için gitmek zaten çok kolay. Pamukkale'ye giriş ücretli, 25 TL ancak müze kart geçerli olduğundan varsa kullanabilirsiniz. Pamukkale Travertenlerini size ayrıca övmeye gerek olmadığını düşünüyorum, zaten olağanüstü bir yer. Ayakkabı çıkarılması gerektiği için minik bir sırt çantasını yanınızda bulundurmakta fayda var, zira ayakkabılarınızı aşağıda  bırakırsanız tekrar geri girişe dönmek zorunda kalırsınız. Halbuki travertenlerden yukarı çıktığınızda ayakkabı giymenizi gerektirecek görülecek yerler var.

Travertenlerden yukarı çıktığınızda Hierapolis bulunuyor. Gerçekten etkileyici bir yer, özellikle amfi tiyatro gördüklerimin arasında en büyüğüydü. Hierapolis ören yeri (antik kenti) çok geniş bir alana yayıldığından bu kısımda bol bol yürüyeceğinizden emin olur, hazırlıklı olmakta fayda var. Normalde Hierapolis girişi ücretli, 25 TL ancak travertenlerden gelenler için ayrıca bir ücretlendirme yapılmıyor, ayrıca müze kart da geçerli. Hierapolis'in içinde Arkeoloji Müzesi'de bulunuyor ancak onun girişi ücretli, 5 TL. Sıcak ve güneşli bir günde gittiyseniz, Antik Havuza da gidebilirsiniz (yukarı sağdaki resim).

Muhtemelen Pamukkale'deki travertenler ve Hierapolis uzunca bir zaman alacağından kalan vakitte Denizli merkeze dönerek bir akşam planı yapabilirsiniz. Kendi arabası olanlar için Karahayit Kasabası'ndaki kaplıcalara gidebilir (yol üzerinden kaplıcalara giden minibüsler de bulunuyor). Karahayit kaplıcalarını çok beğenmedim, ancak Denizli'de çok beğenilesi bir yer var: Laodikya Antik Kenti. Denizli terminalden (merkezden) Laodikya'ya giden otobüsler aracılığı ile buraya gidilip gelinebiliyor (minibüsler biraz uzakta bırakıyor). Laodikya Antik Kenti'nin ıssızlığı ve henüz yeterince keşfedilmemiş olması beni çok etkiledi. Buraya gitmenizi tavsiye ederim, çok beğeneceğinizi düşünüyorum. Giriş ücretli ama çok uygun 2 TL.

Denizli'de daha gazip görülecek çok yer vardı, Honaz Dağı Milli Parkı, Çal Kısık Kanyonu, Keloğlan Mağarası (Dodurga Kasabasında), Güney Şelalesi gibi. Biz hem uzak olması, ulaşımın zor olması hem de vaktimizin darlığı nedeniyle buralara gidemedik. Ancak Denizli merkezden Bağbaşı Teleferiği ile Bağbaşı Yaylasına çıkmak keyifliydi. Bağbaşı Yaylasında yürüyüş parkurları, serin ve temiz havası ve kalmayı tercih edenler için var olan bungalov tarzı evleri ile güzel vakitler geçirilebilir. Teleferik ücreti 5 TL, ancak teleferiğin iniş noktasından yaylaya gitmek için hala minibüse binmek gerekiyor. Bağbaşı Yaylasına yörük çadırları veya Osmanlı macunu gibi daha otantik zevkler için de uygun ortam bulunuyor. Hafta sonu kafa dinlemek için bir yer arıyorsanız, bungalovlarda kalmayı da düşünebilirsiniz. Biz kalmadığımız için fiyatları veya konforu konusunda bilgilendirme yapamıyorum.

Yemeklere gelince... Denizli Kebabı'nı duydunuz mu bilmiyorum, ben duymamıştım :). Denizli çarşıda (Bayramyeri deniyor adına) pek çok kebapçı var (çoğu pazar günleri açık değil). Bize en çok tavsiye edilen yer Kebapçı Enver'di. Dolayısıyla biz kebabı burada denedik, gerçekten Denizli kebabını çok lezzetli buldum, mutlaka deneyin (kuzu eti + domates dilimleri + soğan dilimleri + lavaş ile servis ediliyor, yanında da ayran alın eğer seviyorsanız çok yakışıyor). Bayramyeri küçük bir çarşı olduğundan bir iki saat burada kafelerde ya da tekstil ürünlerinin satıldığı Babadağlılar Çarşısına da gidebilirsiniz, alışveriş yapma niyetiniz varsa burası tamamen tekstil ürünlerinin satıldığı büyük bir İşhanı.

Kebaptan sonra akşam bir arkadaşımızın yönlendirmesi ile çarşıdaki Denizli Konağı'na akşam da Woops kafeye gittik ama çok değişik bir deneyim olduğunu söyleyemem. Denizli Konağı'nda oraya has bir yemek olan Keşkek yapılıyor, denemek isterseniz deneyebilirsiniz ama ben çok beğenmedim, fakat konağın tarihi oluşu ve bu şekilde korunmuş olması ilginizi çekebilir belki. Bu arada, tatlı için tabi ki tercihiniz Denizli çarşıdaki Hacı Şerif olmalı! Hacı Şerif'in dondurmalı irmik helvası gerçekten övüldüğü kadar var. Aklıma gelmişken, en önemli detaylardan birisi de Zafer gazozu :). Denizli'nin en eski markası olduğu söylenen Zafer Gazozunu mutlaka deneyin derim.

Denizli'ye gittiğimde aklımdaki imaj İç Anadolu kenti gibi olabileceği yönündeydi. Tamamen yanıldığım için mutluyum. Denizli halkı bana tahmin ettiğimden daha modern ve eğlenceli göründü. Akşamları insanlar hep dışarıdaydı ve güzel havanın tadını aileleriyle veya sevgilileriyle/arkadaşlarıyla çıkarıyorlardı. Gözlemlediğim kadarı ile alkol alanların sayısı da pek az değildi. En önemli faktörün Pamukkale Üniversitesi olduğunu tahmin ediyorum, üniversiteler ve kitabevleri güzel şeyler arkadaşlar, keşke iyi eğitim veren üniversiteler daha çok olsa. Kısacası ben Denizli'yi beğendim, bu gezi benim için harika bir hafta sonu tatili oldu. Size de tavsiye ederim, kendinize bir iyilik yapın, şimdiden iyi eğlenceler!
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder