30 Kasım 2017 Perşembe

Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi/Kütüphanesi


Gülhane Parkı'na uzun zamandır vakit buldukça gideriz ancak daha önce buradaki Edebiyat Müzesini ve kütüphaneyi hiç ziyaret etmemiştim. Gülhane Parkı'nın hemen girişinde solda kalan binanın girişinde yanda gördüğünüz minik tabela bulunuyor. Zamanında bina II. Mahmut tarafından Alay Köşkü olarak yapılmış ama günümüzde Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eşyalarının sergilendiği birkaç oda, parkı gören kitap okuma odaları ve zengin kütüphanesi ile güzel bir amaca hizmet ediyor (1928 yılında edebiyatçılar birliğinin şubesi olduğu için böyle bir misyon yüklenmiş sanırım). Eski ve ahşap bir bina olduğu için duvarları ve tavanları güzel bir süslemeyle yapılmış ve çok ferah bir görüntü oluşturmuş. Ben binanın iç düzenlemesini çok beğendim, hatta geniş bir zamanda gidip okuma odalarında kitap okumak da istiyorum. Eğer siz de ziyaret etmek istiyorsanız, kütüphane tarihi yarımada da, Gülhane Parkı'ndan girince hemen solda surun köşe kulesinde bulunuyor. İyi eğlenceler!



28 Kasım 2017 Salı

Nasıl Bira Yaptık?

Bir önceki yazıda KUMED'in bira söyleşisinden ve mayalanan biralarımızdan bahsetmiştim. Şimdi sıra evde biranın nasıl yapıldığı konusunda sizi aydınlatmaya geldi. Bira yapımı için öncelikle bira kitini satın almak gerekiyor. Bira kitini internet üzerinden rahatlıkla alabilirsiniz, yaklaşık 200 TL'ye satın almak mümkün. Bira kitinizi aldıktan sonra (biz PİLSENER kit aldık) önce kovayı, karıştırma çubuğunu , musluğu ve kapağı güzelce yıkadık. Kargo bize tozlu geldiği için bu malzemeleri önce deterjanla yıkadık durulamak gerekiyor. Sonra malzemeler kutudan çıkan özel kimyasalla yıkanıp iyice durulanarak bira yapımı için temiz bir köşede sırasını bekliyor olacak. Temizlik bu işin ilk ve en önemli kısmı. Her şeyin hijyenini sağlamak gerçekten çok önemli, yoksa mayalanan biraların bozulması gibi bir netice ile karşılaşılabilir.







Köşeye aldığımız bu ekipmanlar kururken, biz konserve halinde olan malt özünü içine kaynar su koyulmuş bir kaba alıp biraz beklettik (Malt yumuşasın ve kutudan rahatça çıksın diye). Ekipmanlarımız kuruduktan sonra musluğu kovaya monte ederek hemen sızdırmazlığını test ettik.  Ardından yine kargo ile gelen temizlik deterjanlarından ikincisini (durulamaya gerek olmayan organik temizleyiciyi) bir kapak kadar kovanın içine dökerek 2 litre kadar sıcak su ekledik. Kovanın kapağını kapadık ve koca kovayı evire çevire iyice bu karışımla çalkaladık. Tabi bu sırada hijyen için elimize plastik eldiven kullanmak gerekiyor.

Kovanın içindeki suyu musluktan akıtarak ayrı bir kaba aldık ve hava kilidi ve karıştırma çubuğu gibi malzemelerimizi de bu kaba koyduk. Kovanın kapağını yavaşça açtık ve kovaya bir kilo şeker döktük (Torku veya Balküpü tavsiyemizdir). Konserve malt özünü açtık ve onu da kovaya boşalttık. Konservenin içine kaynar su döküp konserveye yapışmış olan kalan malt özünü erittik ve onu da kovaya döktük. Sonuçta kovanın içinde şeker, malt özü ve az biraz sulu olan bir karışım kaldı. Bunu güzelce ve yavaş yavaş köpürtmeden karıştırıp (Az önce organik temizleyiciye yatırdığımız kaşıkla) bir şerbet elde ediyoruz. Sonra bu karışımı su ile yavaş yavaş açarak, 23 litreye kadar tamamlıyoruz ve kapağı kapatıyoruz.

Hava kilidi contasını takarak hava kilidine yarısına kadar su koyup, kovaya monte ediyoruz ve kovamızı karanlık, 23-24-25 dereceler arasında bir yerde dinlenmeye alıyoruz. Bu yer yatak odası olmasın mümkünse çünkü kova 2-3 saat içinde fokur fokur sesler çıkarmaya başlayacak (uyuyamazsınız). Ayrıca kitapta 2 hafta dese de biz 3 hafta bekletmeyi tercih ettik. 3 haftanın sonunda, şişelerimizi yine kovayı yıkarken yaptığımız şekilde temizliyoruz (önce güçlü kimyasalla sonra organik temizleyici ile). Bunu yaparken set ile gelen temizleme çubuğu ve ayrı olarak satın aldığımız şişe içine püskürtme yapan aparatı kullanıyoruz. Şişeleri organik ile temizledikten sonra durulamıyoruz. 

Kovayı yüksek bir yere alıyoruz, ve musluğun ucuna dolum aparatını takıp musluğu açıyoruz (dolum aparatını doğru takmazsak musluğu açınca yerler bira olur). 50'lik bira şişelerinin içine Torku marka 750 gr lık küp şeker kutusundan  2 adet şeker atarak dolum aparatına şişeyi sokup birayı basıyoruz. Kapaklama aparatıyla şişeleri kapakladıktan sonra yine karanlık bir yerde en az 2 hafta beklemeye alınacak. İçmeden 2 gün kadar önce biraları buz dolabına koymanız gerekiyor. Umarım faydalı bir yazı olmuştur, bu arada kalan arpa maltı ile ekmek de yapabilirsiniz :). Neden kendinizi mutlu edecek bir hobi edinmeyesiniz ki?

Şimdiden afiyet olsun! 

19 Kasım 2017 Pazar

Bira Söyleşisi - KUMED

Bira konusunda uzman olduğum söylenemez, ancak ben de en sevdiğim tadı bulmak için çeşitli denemeler yapıyorum tabi. KUMED'in aktivitelerini mutlaka takip ediyorum, ilginç veya eğlenceli olduğunu düşündüğüm aktivitelere katılıyorum (daha önce de soğuk çay hakkında bir yazı yazmıştım anımsarsanız). Bu kez evde bira da yapıyor olduğumuz için bira söyleşisine katıldım. Biliyorsunuz, bira dünyanın en eski içkilerin birisi, anlatılanlara göre bira basit anlamda arpa (malt) + şerbetçi-otu + maya + su dörtlüsünden oluşuyor ve fermantasyon ile son halini alıyor. Malt denilen madde arpanın çimlendirilmiş, kavrulmuş ve serilmiş hali olarak açıklandı bize. Maltın şeker eklenerek mayalanması akabinde maya şekeri yok edip ortaya alkol (ester) çıkarmaktaymış. Daha bilimsel bir açıklama size yapamam, ben de basit açıklamasıyla bu kadarını öğrendim. Bu süreçte bazı biraların da ülkelere göre farkları ve tarihçesinden de bahsedildi. Söylenene göre, en eski ve kaliteli biralardan birisi menşe olarak Brüksel'e ait olan "Terroir Birası" imiş. Eğer bir gün Brüksel'e giderseniz deneyiniz, ben henüz nasıl bir tadı olduğunu bilmiyorum. Diğer aldığım notların bazıları şöyle:

Lager / Pilsener farkı: Elbette bira konusunda uzman olanlar daha iyi bilirler ancak söylenene göre Lager normalden daha soğuk ortamda mayalanan bir bira, Pilsener ise kullandığı şerbetçiotu cinsinden dolayı daha aromatik ve açık renkli olmasıymış.

Oktoberfest: Bu bira festivalinin çıkışı da, kış sonunda hazırlanan biraların ("Marzen"), mahzen/mağaralarda bütün sene bekletildikten ve yaz bittikten sonra Eylül-Ekim ayında çıkarılıp yöre halkıyla birlikte tüketilmesine dayanmaktaymış. İlginizi çekerse daha detaylı araştırma yapabilirsiniz tabi.

Bohemia Birası: Bu Prag'da biraları ile ünlü bir bölgeymiş. Buraya ait biraların Avrupa'nın diğer biralarından farkı bölgenin suyunun yumuşak içimli olması ve bölgede yetişen bira yapımında kullanılan şerbetçi-otunun "soylu şerbetçi-otu" denilen bir türden olmasıymış, adı da "Saaz". Bunu biliyor muydunuz peki?

Weizen/Weiss/Witbier: Bu isimler Avrupa'nın farklı dillerinde "buğday" anlamına geliyor. Bu nedenle bu adı gördüğünüzde anlayın ki buğday birası içiyorsunuz. Ben buğday birasını daha aromatik bulduğum için seviyorum, denemediyseniz denemenizi tavsiye ederim.

Paulaner Salvator: Söylenene göre Atatürk'ün en sevdiği bira "Paulaner Salvator" imiş, hatta aşağıda afişini paylaştığım Ankara Birası da bu biranın tarifinden üretilmiş. Yüksel alkol oranına sahip, koyu renkli ve yumuşak içimli bir bira olarak tanımlanıyor. Münih'te Alman keşişlerin oruç için ürettikleri ve sıvı ekmek adını verdikleri bir bira cinsi olarak çıkış hikayesi var.

Doppelbock: Sert biralara Almanca verilen admış. En önemli ve eski örnekleri de yukarıda bahsettiğim Paulaner Salvator. Alkol oranı yüksek ve yoğum malt kullanılan biralar bu kategoride değerlendirilmekteymiş.

Pale Ale: En çok Amerika'da üretilip/geliştirildiği ve APA adıyla bilindiği söylendi. Aslında bu bira türünün de maya kültürü "ale" ancak ayrı bir bira tadı olarak değerlendirirsek Amerikan ve Indian (IPA) olarak tüketimi daha yaygınmış.

Citra: Bu da turunçgil tadı veya narenciye aroması yoğun olan şerbetçiotu kullanılmış bir Amerikan birası olarak tanımlandı. Tadımda bu biradan ikram edildi ancak yoğun narenciye aroması tadını ben sevmedim kendi adıma.

Saison: Ale mayası kullanılarak üretilen ve çıkış noktası Belçika olan mayhoş bir bira çeşidi. içeriğinde yulaf ve çavdar bulundurduğu için hasat zamanı birası olarak da adlandırılmış ve sıcakta mayalanan bir bira türüymüş. Amerika'da sık tüketildiğinden bahsedildi. Bu biranın tadını çok beğendim, mayhoş tatlar zaten benim hoşuma gider.

Indian Pale Ale (IPA): Hindistan'daki İngiliz askerleri için üretilen biraların uzun gemi yolculuklarında bozulmaması için fazladan aroma kullanılmış ve bu nedenle tadı acı olan bir bira türü. Amerika'da çok tüketiliyormuş ancak tadı berbat bence.

Craft Beer: Özel üretim biralara verilen evrensel bir isim. Bu nedenle her birisi orijinal, her birisinin tadı farklı ve denenmeye değer (butikbira.com).

Milk Stout: "Stout" kavrulmuş malttan yapıldığı için rengi koyu (siyaha yakın) tadı ise yoğun bir bira türü, içinde krema/süt veya kahvemsi bir aroma var ise "milk stout" adı veriliyormuş. Bu biranın tadı harikaydı, nereden bulabilirim bilmiyorum. Bulursanız mutlaka deneyin!