25 Şubat 2014 Salı

Poligon'da Temel Atış Eğitimi

Bir arkadaşın fikir vermesiyle temel atış eğitimi almak ve bu tehlikeli oyunu da tecrübe etmek için bu hafta sonu ISAV Atış Poligonuna doğru yol aldık. ISAV'a gitmek kolay, herhangi bir metrobüs durağından Küçükçekmece'ye doğru gideceksiniz, hemen ana yol üzerinde zaten göreceksiniz. İçeri girdiğinizde sizi dev bir silah mağazası bekliyor olacak ki içeride neredeyse yok yok! Boy boy adını ve cinsini bilmediğim silahlar, tüfekler, kamp malzemeleri, kamuflajlar, küçük tehlikeli oyuncaklar şık bir şekilde sergilenmiş. Mağazayı müze gibi de gezebiliyorsunuz. Sonrasında alt kata doğru silah sesini takip ettiğinizde sizi bir görevli karşılıyor ve silah atışı için ayarlanan dev salona giriyorsunuz. Burada 22 kalibrelik bir silahla önce temel bir atış eğitimi alıyorsunuz (5-10 dakikayı geçmez, zaten zor bir oyuncak değil) akabinde size verilen mermi kadar uzaklığı ayarlanan hedefe ateş ediyorsunuz. Benim sonuçlarım oldukça başarılıydı  (kırmızı ve sarı alan ağırlıkta) ancan beraber gittiğimiz arkadaşım hedefin asılı olduğu demiri vurduğu için daha başarılı olduğunu iddia etti :) Farklı bir deneyim yaşamak isterseniz, siz de bir deneyin derim. İyi eğlenceler!



23 Şubat 2014 Pazar

Wizards of İstanbul - FRP Convention

KuFRP'den haber beklerken Wizards of Istanbul'un 22 Şubatta bir etkinliği olduğunu öğrendim. Bildiğiniz üzere Wizards of Istanbul ara ara böyle etkinlikler düzenliyor ve FRP severler kapatılan bir mekanda gönlünce fantastik diyarlara yol alıyor (Oyunlara katılmak isterseniz Wizards of Istanbul'un internet sayfasından açılan oyun masalarına kayıt yapabiliyorsunuz). Bu etkinlikte (Kızgın Masa) çeşitli temalarda masalar açılmıştı (gelecekte geçen veya Savages gibi). FRP konusunda engin bir bilgiye sahip olmadığım için bana en yakın olan "Dead Man's Chest" masasına kaydoldum ve bu cumartesi günü kendime fantastik bir hikaye armağan ettim :). Bu oyunda akli dengesi pek yerinde olmayan bir büyücünün maceracılar loncası aracılığıyla kiraladığı karakterlerden biri olarak fantastik bir evrene girişi yaptık. FRP oyununa ilginiz varsa veya bir şekilde tanımak istiyorsanız bu siteyi bir takip edin derim! İşin en güzel tarafı yeni insanlarla tanışmak. Daha önce söylediğim gibi, dünyanın merkezinde olmadığımızın farkına vararak bencilliğimizden uzaklaşmak, bizden bağımsız akıp giden şu hayatı görmek ve hayat denen okyanusta yalnızca bir damla olduğumuzu başkaların hikayelerinden öğrenmek... Yeni oyunlarda görüşmek üzere!

İlginizi çekebilir:

http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2013/11/raistlin-majere-dragonlance.html

http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2013/10/fantastik-rol-yapma-oyunu-frp.html

10 Şubat 2014 Pazartesi

Aklın Uykusu (The Sleep of Reason)


Resim kursunda çıktığım yakın olması sebebiyle Arter'e mutlaka uğrarım. Bu kez yine ilginç bir sergiye ev sahipliği yapmış: Aklın Uykusu (The Sleep of Reason). Sergi Marc Quinn'in 1999 yılından bu yana ürettiği otuzdan fazla eseri (bir kısmını resimlerde görebilirsiniz) ziyarete açmış. Sizin de gördüğünüz üzere, eserlerde farklı malzeme ve teknikler kullanılmış. Sergi tanıtımında yazdığı kadarıyla serginin adı, Goya'nın "The Sleep of Reason Produces Monsters" başlıklı gravürden esinlenilerek konulmuş. Gravürün başlığından esinlenilerek adlandırılan sergi "aklın uykusunu" bir yandan varoluşun ve yok oluşun, öte yandan hayat ve sanatın birbirlerini beslediği bir geçiş ve etkileşim alanı olarak kurgulamış.

Aşağıdaki dev deniz kabuğu "Dünyanın Kökeni" olarak adlandırılmış ki içindeki omurgasız canlılardan dolayı bu şekilde yorumlandığını düşünüyorum. Yine de daha önce gördüğüm ünlü bir tablo vardı, dünyanın kökeni gibi bir adı olan ve bir vaginanın resmedildiği. Sanırım bu tablo daha başarılı! Ancak "Yaşam Nefes Alıyor" (aşağıdaki kapüşonlu heykel) ve "Başlangıç" / "Son" eserlerini kendimce başarılı buldum. Sonuçta ben bir sanat eleştirmeni değilim elbette ancak güneşin doğuşu ve batışıyla birlikte yaşam ve ölüm deneyimlenmiş (aşağıdaki tablo). Serginin tanıtımında çok daha güzel açıklamalar yer alıyor. Vaktiniz varsa mutlaka bir gidin derim. 8 Şubatta başlayan sergi 27 Nisan 2014 tarihine kadar devam edecek (Arter'in nerede olduğunu biliyorsunuz). İyi eğlenceler!








7 Şubat 2014 Cuma

Antik Güzelliği Görüntülerken

Geçtiğimiz cuma komisyonla beraber Yunan Konsolosluğunda açılışı yapılan "Antik Güzelliği Görüntülerken" adlı fotoğraf sergisine katıldık. Sergide pek çoğu Yunanistan'daki müzelerde sergilenen Antik Yunan eserleri fotoğrafçı Joshua Garrick tarafından fotoğraflanmış. Garrick'in daha önceki çalışmaları da hep Antik Yunan üzerine olmuş ve sergideki fotoğraflar farklı bakış açılarından çekilerek ışıl ışıl bir fona basılmış (bunun sebebi fotoğrafın derinlik hissini verebilmek amacıyla alüminyum folyo kullanılmasıymış) Kendisinden bu sergi hakkındaki yorumu biraz daha özetleyici olacaktır: "...Fotoğrafçının sorumluluğu, fotoğrafa bakanın resmi farklı bir bakış açısıyla görmesine yardımcı olmaktır. Ben de Antik Yunan eserlerini fotoğraflarken büyük bir sorumluluk duyuyorum. Fotoğraflarım bu döneme duyduğum tutkuyu paylaşmama aracı oluyor. Bugün bildiğimiz anlamlarıyla sanat, tarih, tiyatro, felsefe ve "gusto" kavramlarının temelini oluşturan Klasik Yunan'a teşekkür ederiz." Sonuç itibariyle, sergi için var olan bir şeyin farkında olmadığımız güzellikleri öne çıkarılmıştır diyebiliriz. Sergi Taksim'deki Yunanistan Başkonsolosluğunda 9 Mart'a kadar devam edecektir, ilgilenenler için her perşembe uzmanlık alanı klasik arkeoloji olan Türk arkeologlar tarafından saat 19:00'da turlar düzenlenmektedir. İyi eğlenceler!




6 Şubat 2014 Perşembe

Poker Oynamayı Öğrendim

Dün mezun olduğum üniversitede yüksek lisans ve doktora yapan birkaç arkadaşımın yemek daveti üzerine güzel bir gece geçirdim. Öncelikle, kendim de yemek yapmaya vakit bulamadığımdan, yapılmış mis gibi bir ev yemeği beni benden aldı :). Akabinde biraz yakın gelecekte almak istediğim motosiklet üzerine konuşuldu ve başka birkaç arkadaşın da gelmesiyle poker oynamaya karar verildi. Daha önce poker oynamadım ancak ilginç bir şekilde bir seferde anladım. Jargon çok önemli değil, yandaki sıralamayı tutturmak kazanmak için yeterli (eli daha yüksek olan kazanıyor tabi). Bilenler zaten biliyordur, ben de henüz amatör olduğum için anlatmayayım. Yine de öğrenince emin oldum ki tamamen şans oyunu (belki biraz da duygulara hakim olmak gerekebilir). Ancak ben bu poker işini sevdim, işin eğlenceli tarafı dün gece açık ara farkla oyunu ben kazandım. Buna acemi şansı mı diyelim yoksa klasik kaybeden/kazanır mı diyelim arkadaşlar? :) Ne olursa olsun, oldukça neşeli bir gece geçirdim, herkese çok teşekkürlerimi iletirim.

Poker masamız ve benim kazandığım potlar

3 Şubat 2014 Pazartesi

Hafta Sonu Safranbolu

Her insanın hayattan aldığı tatlar ve beklentileri farklıdır. Bana kendimi iyi hissettiren pek çok şey var yeri geldikçe bazılarından bahsettim. Bu kez en önemlilerinden birini konuşuyor olacağız: Tebdili mekan! Ne zaman bir şeyden sıkılsam veya böyle bir üzüntü beni sarsa moral kaynaklarımdan birisi yeni bir yer keşfetmek oldu (güzel alışkanlıklarımı seviyorum). Ne demiş şair? Gezmek bir reçete görmekse ilaç / Ruh ve bedene yapılır masaj / Gördüğün her yerde mola verince / Yaşarsın tarihi hayat içinde. Bu hafta sonu da aynı reçeteyi uygulamaya koydum  bir arkadaşımla Safranbolu'ya gittim. Nasıl gideceğinizi anlatmama gerek yok, zira hepimiz nerede olduğunu ve nasıl gidileceğini biliyoruz. Biz de cuma akşamından İstanbul'dan yola çıktık (yaklaşık 6 saat sürüyor) ve sabahın altısında Safranbolu yeni çarşıda ne yapacağımızı bilemez şekilde kalakaldık :). Yaşlı bir amca bizi sabah 4'te açılan bir pastaneye bıraktı (Yeni çarşıda Murat pastanesi). Sıcakkanlı bir garson bize sıcak börek ve çay getirdi. Daha güzel bir sürpriz ise, her sabah pasta, krema, salep vb. yiyecekleri yapmak için köyden getirdikleri sütten bize de ikram etmeleriydi. Sütün kokusunda çocukluğumun anıları canlandı, sanki hayatımda hiç süt görmemişim gibi iki kocaman bardak içtim utanmadan büyük bir keyifle :).

Birkaç saat zaman geçirdikten sonra Eski Çarşıya indik minibüsle. İner inmez meydandaki İmren şekercisinden eski çarşının haritasını aldık ve ilk durağımız Eski Kent Müzesi oldu (Eskiden Hükümet Konağıymış, yanda görebilirsiniz - bahçesinde bitirme projeleri gibi Osmanlı'nın 15 minyatür saat kulesi sergilenmekte). Sabah 9'da açılması gereken müzeyi 9:05'te açtıkları için müze görevlileri biraz mahcup oldular ve bizi de müzeyi ve saat kulesi gezimizden sonra kendileriyle çay içmeye davet ettiler. O soğuk havada müzenin içinde memleketimin misafirperver insanlarıyla içtiğimiz sıcacık çayın ve çayın yanında bize kızarttıkları sıcak ekmeğin ve köy peyniri zeytininin tadını başka nerede alabilirim bilmiyorum. Müzeden içim sıcacık ayrıldım gerçekten! Kendilerine bir teşekkürü borç bilirim!

Sonrasında elimizde bir harita Safranbolu eski çarşıda görülebilecek her şeyi gezdik: Kaymakamlar evi, saat kulesi, güneş saati, eski hapishane, yemeniciler arastası, Köprülü Mehmet Paşa camisi, çarşının içindeki butik sevimli dükkanlardan oluşan pazar yeri, çarşının tam ortasında yer alan (kervansaray gibi inşa edilmiş) Cinci Hanı, Cinci Hamamı vb. Çarşıda gezintimiz sona erince, Safranbolu'nun tam bir panoraması için Hıdırlık Tepesine çıktık. Tam buradayken açan güneş ve eski çarşının tarihi güzelliği dolayısıyla burada uzunca bir süre kalıp hafif esen soğuk rüzgarda safran çayı ve Bağlar gazozu içtik. Safranbolu'da Karadeniz'in batısından esen rüzgar safranla karışmış kokusunu getirir tarihin. Sayısız uygarlığa yurt olmuş Anadolu'nun kuzeybatısına doğru ilerledikçe insanı saran farklı havanın tam kalbinde duruyor Safranbolu.

Bizim gibi gezmeye gelmiş yerli turistlerden aldığımız tüyolarla yeni çarşıdan Bağlar minibüsüne binerek Tokatlı Kanyonu, İncekaya Su Kemeri ve Kristal Terası görmek için yola çıktık. Minibüsün bizi indirdiği yerden Kristal Terasa birkaç kilometre yürümemiz gerektiğini fark edince mecburen otostopla yola devam ettik :). Kristal Teras (Cam Seyir Terası) Tokatlı Kanyonu üzerine yapılmış 11 metre uzunluğunda bir cam teras (Bir benzeri de medyada gördüğümüz Grand Canyon üzerinde). Kristal Teras'ın manzarası bana Yunanistan'ın Meteora'sını anımsattı, ama doğruya doğru, Meteora da oldukça görülesi bir yerdir. Tokatlı Kanyonu kış mevsiminde bile güzel bir manzaraya sahipti, sanki sonsuza kadar iniyormuş gibi görünen merdivenlerden fantastik bir yolculuğa çıkar gibi indik (nasıl geri çıktık diye sormayın :) ).


Vaktiniz varsa -ki bu gezi bir hafta sonundan uzun sürmez- kesinlikle tavsiye ederim. Biraz yorucu ama bir o kadar eğlenceli bir hafta sonu kaçamağı için güzel bir adres (romantik değil ama turistik). İlkbahar aylarında, ağaçlar çiçeklenince etraf yeşillenince daha da güzel olduğunu duydum. Özellikle Tokatlı Kanyonu çok güzel oluyordur eminim. Hadi siz de kendinize bir gezi armağan edin!