31 Temmuz 2014 Perşembe

Antalya Arkeoloji Müzesi

Bu hafta Antalya'dayım. Hem aile ziyareti olması sebebiyle hem de tatil amaçlı olarak iki haftalık tatilimin ilk haftasını (3 - 10 Ağustosta Kuşadası'nda olacağım) Antalya'da değerlendirmeye karar verdim. Çocukluğum ve ilk gençliğim Antalya'da geçtiği için, pek çok yerini görmüştüm. Ancak aradan uzun yıllar geçtiğini fark ettiğim için tekrar gezme isteği belirdi içimde. Bir haftada pek çok yer gezemeyebilirim ancak önümde daha bol bol vakit olacak bu planı gerçekleştirmek için. Bugün Arkeoloji müzesine gittim (en son 10 yaşındayken gitmiştim). Anımsadığımdan küçükmüş - zira biz büyüdük ve değişti dünya :). 1985'te ziyarete açılan ve on dört sergi salonu bulunan müzeyi katalog ile gezmek kolay oluyor. Sergiler de kronolojik olarak sıralanmış, ilk çağlardan başlıyor ve antik Roma ile devam ediyor, sikkeler ayrı bir salonda ve devamında Türkmen çadırları ve eşyaları bulunuyor. Salonların adları da ilginç: Tanrılar Salonu, İmparatorlar Salonu, mozaik Salonu, Lahitler Salonu, Ölü Kültü Salonu, Etnografya Salonu vb. Müzey,i ziyaret etmek isterseniz, Konyaaltı Caddesi 88 numarada, oldukça kolay bir yerde. Konyaaltı Caddesinden geçen her toplu taşıma aracı ile rahatlıkta gidebilirsiniz. Müzenin girişi 20 TL ancak müze kart geçerli bilginize sunarım :). İyi eğlenceler!










29 Temmuz 2014 Salı

"Çizginin Zerafeti" Sergi

 
Bu hafta Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisinde Bilal Akkaya'nın "Hat Sanatı" ile yapılmış eserlerinden oluşan bir sergiyi gezme fırsatım oldu. aslında amacım Tünel'de resim sergisi gezmekti ancak bu hafta resim sergisi mevcut olmadığından, diğer alternatife geçiş yaptım. Sergide hat sanatı ile yapılmış desenler/şekiller öyle zarifti ki, "Çizginin Zerafeti  çok özgün olmasa da, sergiyi en iyi özetleyen isim olmuş kanaatimce. Sergideki İslam ve Arap sanatı motifleri de dikkat çekiciydi ki, bu konuda tanıtımda şu ifadelere yer verilmiş: "Geleneksel İslam sanatları arasında yer alan hat sanatını günümüz bakış açısıyla yorumlayarak geçmişle bugün arasında bir bağ oluşturmak isteyen Bilal Akkaya eserlerinde klasik Arap alfabesini çağdaş bir bakış açısı ile ele alıyor". Sergiyi 9 Ağustosa kadar gezebilirsiniz, çizgilerdeki zerafeti görmenizi tavsiye ederim. İyi eğlenceler!








21 Temmuz 2014 Pazartesi

Ayvalık Dalış/Gezi Yazısı


Ayvalık'a aslında dalış amacıyla gittik ancak aynı zamanda biraz fırsat bulup Cunda'yı ve çarşısını da gezebildik. Bu gezi de bir karar aldım, bir sonraki Ayvalık'a gidişim tamamen gezip görme amaçlı olacak (umarım). Çünkü dalış gezilerinde çok az yeri gezebiliyoruz, dolayısıyla bu gezide de yalnızca Cunda Adasını ve Ayvalık çarşıyı görebildik (ama dalışlarımız harikaydı). Cuma akşamından yola çıktıktan sonra gece Balıkesir-Susurluk'ta meşhur Salçalı tost ve ayranı içtikten sonra sabah Ayvalık'taydık ve birkaç saat uyuduktan sonra Marina'da bekleyen dalış yapacağımız tekneye gittik (Kuzey Mavi Dalış merkezi teknesi ile dalış yaptık ve deneme ve turist dalışı da yapıldığından, profesyonel olmanıza gerek yok, katılmak isterseniz gelebilirsiniz). Sabah ve öğleden sonra olmak üzere açıklardaki bir Yunan adasında ("Meline Adası") iki dalıştan sonra Ayvalık'a geri döndük ve birkaç saat dinlenip hazırlandıktan sonra Cunda Adası'na akşam yemeği için gittik.

Cunda Adası Ayvalık'a araçla yaklaşık 25 dakika uzaklıkta. Duyduğumuz kadarıyla balıkçıları çok ünlü ve Papalina adı verilen minik lezzetli balıklarını de yemeden olmazmış! Zaten en çok methedilen yer Papalina Restorandı ancak kötü haber: Yer yoktu :).
Kafanıza göre gitmeyin arkadaşlar, mutlaka rezervasyon yapın! Bu nedenle biz de Cunda Sahil Restorana gittik ve söylemek gerekirse memnun kaldık. Mezeleri çok lezzetliydi (özellikle Cunda'da kabakçiçeği dolmasını ve tereyağlı karidesi deneyin derim!) Ertesi gün dalış yapacağımız için içemedik ama tatil amaçlı giden arkadaşlar çok eğlendiler :). Ertesi gün aynı şekilde sabah 9'da teknede buluştuk ve ikinci grup dalışları İlyosta (Güneş) Adası'nda yaptık. Artık alıştığım ve biraz daha rahatladığım için olsa gerek, ikinci grup dalışlardan oldukça zevk aldım.

Pazar akşam (20:00'de) İstanbul'a doğru yola çıktık. Bu arada Ayvalık'ın tam çıkışında "Karadut reçeli - şurubu - pekmezi" satan bir stand var arkadaşlar. Ağzının tadını bilen sevgili dalış hocamız Karadut şerbetinin tadına bakmamız için burada durdu ve buz gibi şerbetin o sıcakta mayhoş tadıyla beni benden aldığını söylemeliyim. Mutlaka denemelisiniz. Yola devam ettiğimizde, maalesef tam olarak nerede olduğunu söyleyemeyeceğim bir noktada (Sanırım Balıkesir çıkışında bir yerdeydi, çok yorgun ve uykuluydum dikkat edememişim) sac tava yapan bir yer keşfetmiş hocamız. Burada bol acılı bir sac tava keyfinden sonra yolumuza devam ettik ve gece 02:30 gibi İstanbul'a geldik. Ertesi gün biraz uykusuz kalacak olsanız da, böyle bir tecrübeyi mutlaka yaşayın derim! En azından dalgıç olarak profesyonel dalış yapmasanız da turist dalışı da denilen deneme dalışını tecrübe edebilirsiniz. Bu şekilde bu aktiviteyi sevip sevemeyeceğinizi de anlamış olursunuz.

8 Temmuz 2014 Salı

Sait Faik Abasıyanık Müzesi

Sait Faik Abasıyanık Müzesi Burgazada'da hayatının son dönemlerini geçirdiği köşkte Darüşşafaka Cemiyeti'nin katkılarıyla ziyarete açılmıştır. Sait Faik'in Darüşşafaka'da düzenlenen bir matine ziyareti sırasında burada ilgiye muhtaç çocuklardan çok etkilendiği ve annesi ile beraber vefatlarından sonra mal varlıklarından büyük bir çoğunluğunu bu cemiyete bağışladıkları bilinmektedir. Sait Faik'in annesi Makbule hanım, yazarımızın tüm telif haklarını ve müze yapılması koşuluyla Burgazada'daki köşkü cemiyete bağışladığı belirtilmekte ve cemiyetin de bu konuda gerekli özeni gösterdiği görülmektedir. Sait Faik'in yaşamış köşk tabiri caizse cennet gibi, yemyeşil bahçesi, sakin ortamıyla insanı dinlendiren bir huzura sahip. Müzenin içinde yaşarken kullandığı eşyalar, yazı masası, mektupları ve fotoğrafları sergilenmektedir. Ben birkaç fotoğraf çektim ancak fırsatınız olursa mutlaka siz de ziyaret edin ve hatta bir öykü kitabını da alın :) İyi eğlenceler!


"Söz vermiştim kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi ki? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."







7 Temmuz 2014 Pazartesi

Burgazada Gezi Yazısı

Bu hafta sonu yine bir kaçamak yaparak bu kez Prens Adaları'nın incisi Burgazada'ya gittik. Yunanca adı Antigoni (Αντιγόνη) olan ada İstanbul açıklarında yer alan Adalar'ın büyüklük olarak üçüncüsüdür. Ada yandaki görüntüden de anlaşılacağı üzere yeşil, sakin ve yuvarlak bir görünüme sahiptir. Adanın bir ucundan diğerine (sahil yolunu izleyerek) gitmek yaklaşım 3 km sürüyor ancak tepelerdeki yangın için açılan patikalarda trekking (doğa yürüyüşü) yapmak isterseniz planlar biraz değişebilir :).

Öncelikle nasıl gidilir sorusuna yanıt verelim. Adaya İstanbul Şehir Hatları, İstanbul Deniz Otobüsleri veya Mavi Marmara firmalarının düzenledikleri seferler ile ulaşılabilmektedir. Bunun için Bostancı veya Kabataş'tan adalar vapuru durağına gitmek yeterli olacaktır. Bostancı'dan kalkan motorlar 30 dakika civarında Burgazada'ya ulaşıyormuş ancak biz Kabataş'tan yola çıktığımız için yolumuz 1 saat sürdü. İnternetten veya herhangi bir deniz otobüsü durağından Adalar Vapur Seferlerine ilişkin düzenlenen tarifeyi mutlaka edininiz (Yaz ve Kış tarifesi farklıdır). Kabataş'tan süren 1 saat deniz yolculuğundan sonra (bu arada vapur önce Kınalıada'ya uğramaktadır, ikinci durak Burgazada'dır) sonunda Burgazada'ya iniyorsunuz. Bu arada vapurda her zaman çay satan bir garson oluyor ve Ramazan ayı gibi bir dönem değilse, sabah pastaneden aldığınız simit ve poğaçayı vapurda sıcak çay eşliğinde mis gibi deniz kokusuyla yemenin zevkini de yaşamalısınız. :).

Adaya ilk indiğinizde, Burgazada iskelesinin bulunduğu yerin sol tarafında sıra sıra salaş balıkçılar var. Ancak yeni bir şey; muhtemelen yazın yaşanan yoğunluktan dolayı, akşam burada balık yemek istiyorsanız rezervasyon yapmanız gerekiyor. Akşam geldiğinizde yer bulamayabiliyorsunuz. En çok tavsiye edilenler Barba Yani restaurant ve Antigoni restaurant. Ancak biz Sahil Balıkta akşam yemeği yedik ve mezelerinin ve deniz mahsulleri krepinin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim (resimdeki krep)!


Yemekten söz açılmışken, adaya ilk indiğinizde, tam ortasında Sait Faik'in heykelinin bulunduğu bir alan sizi karşılıyor olacak. İşte tam bu alanın ortasında durduğunuzda (heykelin arkasında durabilirsiniz) karşınızda Ergün Pastanesi yer alıyor. Pastanenin patlıcanlı poğaçası ve vişneli milföyünü çok tavsiye etmişlerdi. Denemenizde fayda var, oldukça değişik tadı var ikisinin de. Ayrıca Sahildeki balıkçıların sonundaki Başköşe Kafede Türk kahvesi veya ev yapımı limonata ile bir yarım saat denizi seyrederek oturabilirsiniz (tavsiye edilir). Ayrıca bu sıcak havalarda Sinem Dondurmacısından da damla sakızlı dondurma yemeden ada ziyaretini kesinlikle tamamlamayın. Çok lezzetli ve içindeki damla sakızı parçalarıyla ağzınızda değişik bir tat bırakıyor.

Adada yapılabilecek diğer bir aktivite Sait Faik'in sıklıkla gittiği Kalpazankaya'da gün batımını izlemek! Kalpazankaya adanın bir ucu ve iskeleden yaklaşık 3 km, bu nedenle yürümek yerine bisikletle gitmek daha kolay oluyor. Sahilde Nadir Çay Bahçesinin hemen karşısında bisiklet kiralayan bir yer var ve saati 5 TL. Zaten maksimum 2 saat binebileceğiniz için fiyatı makul. Akabinde inişiyle yokuşuyla sizi bol manzaralı ve yeşil bir sahil yolu ve sonunda Kalpazankaya bekliyor. Ayrıca burası bir plaj olduğu için denize de girebilirsiniz ancak deniz çok yosunlu olduğundan (resimlerden anlaşılacağı üzere) eğer yosun sevmiyorsanız, Burgazada'da denize girmeyi unutun :).  Çünkü tüm denize girilecek noktaları bu şekilde.

Kalpazankaya'nın en yüksek noktasında Kalpazankaya Restaurant bulunmakta (resimlerden gördüğünüz gibi harika manzarası var). Ancak sahildeki pek çok yer gibi, belli vakitlerde yer bulmak zor oluyor ve rezervasyon gerekiyor. Burada akşam yemeği oldukça eğlenceli olabilir ama yine de manzaraya karşı soğuk bira & patates ikilisi de iyi gidiyor :).

Adada kalmayı düşünüyorsanız, maalesef Büyükada gibi çok seçeneğiniz yok. Eğer yer bulabilirseniz Burgazada Öğretmenevi var ve diğer bir seçenek de Villa Mimosa'dan ev kiralamak. Ancak ev 8 kişilik olduğu için eğer kalabalık değilseniz bu fikir biraz tuzlu oluyor :). Son seçeneğiniz de Mehtap 45 Otelde kalmak. Mehtap 45 Otel pansiyon tarzında adanın biraz üst kısımlarında (uzun bir merdivenle çıkıyorsunuz) mütevazi bir yer (Telefon numarası 0216-381-26-60). Oda fiyatları manzaralı olup olmadığına göre değişiyor ancak adanın her yeri manzara olduğu için yalnızca uyumak için otel kullanacaksanız manzaralı odada kalmanın çok gereği yok. Zaten terastaki kahvaltısı oldukça manzaralı bir yerde oluyor. Fiyatlar için önceden aramak faydalı olabilir zira sezona göre değiştiği kanaatindeyim (ama pazarlık yapın).

Ada normal şartlarda günübirlik eğlence için ideal. Yine de Adada kalmaya karar verdiyseniz, ertesi sabah (ki bu muhtemelen pazar olur) erkenden kalkıp adanın tepelerine doğru uzanan keçi yolları tarzındaki yolları kullanarak Bayrak Tepe'ye çıkabilirsiniz (manzara muhteşem). Hava çok sıcak olduğundan, eğer mümkünse güneşin tam yükselmediği sabah vakitleri bunun için ideal (akşamı tavsiye edemiyorum zira çok ıssız ve orman-deniz-uçurum yollarından gideceksiniz). Tam tepe noktasında geniş bir açıklık var huzuru burada bulabilirsiniz. Ayrıca bu mevsimin bir güzelliği daha, henüz kır çiçeklerinin solmadığı bir dönem ve tepedeki açıklıkta binlerce kelebek uçuşuyor çiçekten çiçeğe. Gözlerinize inanamayacaksınız!































İstanbul'da yaşayanlar için hiç zor değil. Eğer günlük temponun yoğunluğundan sıkıldıysanız mutlaka Burgazada'da en azından bir gün geçirin ve Kalpazankaya'da gün batımını izleyin! Temiz havayı içinize çekin ve uzakta kalan İstanbul görüntüsüne bakıp ne kadar şanslı olduğunuzu düşünün...

Safranbolu Gezi yazım:
http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/02/hafta-sonu-safranbolu.html

Kuzey Kıbrıs Gezi yazım:
http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/05/kuzey-kbrs-gezi-yazs.html