28 Kasım 2013 Perşembe

Düşüşe Dair Bir Başka Hikaye Daha - Arter

Fatma Bucak'ın Türkiye'deki ilk sergisi "Düşüşe Dair Bir Başka hikaye Daha" 12 Ocak 2014 tarihine kadar Arter'de olacak. Bizim de geçtiğimiz hafta resim kursundan sonra, gezme fırsatımız oldu. Anlamakta zorlandık diyebiliriz :). En sevdiğim bölüm karşılıklı dev ekranlara yerleştirilmiş iki video gösterisiydi. Çekimlerin Tuz Gölü'nde yapıldığını öğrendiğimiz videolardan birinde vahşi davranışları olan bir kadın pasif davranışları olan bir erkeğe mütemadiyen kaba davranıyor (bir şeyler fırlatmak, sarsmak gibi). Bu çiftin arasındaki ilişkiyi çözemeyen bir grup kadın (diğer video) kızın davranışlarının sebebine ilişkin -çoğu gereksiz- yorumlar yapıyor (Kulaklıkla dinleyebiliyorsunuz). Tanıtımda "onların gerçek zamanlı yorumları, sergi mekanındaki izleyicinin muhtemel yorumlarıyla karşılaşıyor" diye yazılmış. Bence özgün bir çalışmaydı, bu yöntemle kendimden başka on üç kişinin daha yorumlarını eş zamanlı olarak duyabiliyordum. ARTER, bildiğiniz üzere, İstiklal Caddesi üzerinde. Vaktiniz olursa sergiyi görmenizi tavsiye ederim.
 
 

27 Kasım 2013 Çarşamba

Taşlar Konuşuyor - Arter

Bu hafta, ARTER'in giriş katında Aslı Çavuşoğlu'nun "Taşlar Konuşuyor" sergisine gittik. Sergide pek çok kırık arkeolojik eser, şişe veya başka bir işe yaramayacağını düşündüğünüz taşlar değerlendirilerek eserler çıkarılmış ortaya. Sergide kullanılan arkeolojik eserler Türkiye'nin çeşitli bölgelerindeki kazılarda bulunmuş ancak sergilenecek değerde bulunmadığı için "etütlük" olarak ayrılan bu parçalar Aslı Çavuşoğlu'nun da yardımıyla sergilenecek değerde olduklarını kanıtlamış. En çok ilgimi çeken parçalar, kırık yarım amforaların veya çömleklerin ayna ile "bütünleştirilmesi" oldu. Serginin tanıtımından: "Aslı Çavuşoğlu, ARTER'deki sergisinde arkeolojik kazılardas çıkarılan ancak eksik veya önemsiz bulundukları için "müzelik" değerde görülmeyen "etütlük eser"lerden hareket ediyor. Seçtiği bir grup etütlük eseri kopyalayan sanatçi, kopyaları farklı malzemelerle tümleyerek yeni "bütünler" yaratıyor." Tam da bu ifade, sergiyi özetliyor kanaatimce. Sergi 12 Ocak 2014'e kadar devam ediyor, iyi eğlenceler!
 
 


22 Kasım 2013 Cuma

Raistlin Majere // Dragonlance

Ejderha Mızrağı'nın ilk kitabından itibaren gizemli bir karakter olarak bize anlatılan kızıl cüppeli büyücünün geçmişini ve sırlarını öğrenmek için çok emek harcamak gerekiyor. Altın bir cilt ve kum saati şeklindeki gözler mi? Ki bu kum saati gözleri her şeyin ölümünü görmektedir: "On my sight, it is always winter, always night!" Ejderha Mızrağı serisini okuyan herkesin -nedenini anlayamadığım şekilde- favori karakterleri arasındır Raistlin. Aslında, çok iyi bir insan olduğu da söylenemez, başarı hırsıyla yanıp tutuşmaktadır. Muhtemelen, tüm insanlarda bulunan bencilce bir yön Raistlin'e öyle güzel yansımıştır ki, bu gizemli büyücü her nasılsa kötü biri olmasına rağmen kendini sevdirebilmiştir: "I killed my brother once, I can do it again!". Hikaye, serinin yazarları Margaret Weis ve Tracy Hickman'ın (Kendileriyle tanışmayı çok isterdim) da içinde bulunduğu frp oyunuyla başlıyor. Bu oyunu o kadar güzel kurgulayıp oynuyorlar ki, buradan doğan fantastik seriler büyük bir heyecanla hala okunuyor. Tüm karakterlerin kendine has özellikleri olsa da, Raistlin kuşkusuz yaratılan en derin karakter -ki yalnızca onun hayatını (geçmişini ve geleceğini) anlatan kitaplar yazılıyor. Kızıl cüppeyle yola çıkan (Neutral doğaya uygun cüppe, iyi kötü arasında denge yaratan tanrı, Lunitari) Raistlin'in siyah cüppeye geçişinin (Kara büyücülerin tanrısı Nuitari) hikayesi, geçmişin ve geleceğin efendisi olması ve kaosu hapsetmesi sizi bir süre de olsa fantastik dünyaların zirvesine çıkaracak. Fantastik edebiyat severlerin Ejderha Mızrağı serisini mutlaka okumalarını tavsiye ederim. Kendilerinin Rasitlin hakkındaki yorumlarını merak etmekteyim.

12 Kasım 2013 Salı

Limonlu Bahçe - Beyoğlu

Buraya üniversite yıllarımdayken gelmiştim, o zaman da sevdiğimi anımsıyorum. Ancak şimdi yeniden gelince bir ayrı sevdim. Mekanın bahçesinin sonunda bir kış bahçesi var ve romantik anlar için içine şömine de yapılmış. Biz pazar akşamı gittiğimiz için belki de, mekan oldukça sessiz ve sakindi. Diğer günler böyle değildir diye tahmin ediyorum. Sıcak şarap için tavsiye almıştık zaten, onu denedik. Gerçekten beğendik! Aklımda huzur veren bir mekan olarak kaldı, bir gün sıcak şarap içmek isterseniz bir denemenizi tavsiye ederim. Limonlu Bahçe Yeniçarşı Caddesi 98 numarada (Galatasaray lisesinin yanından girince takriben iki yüz metre aşağıda sağda). İyi eğlenceler!

7 Kasım 2013 Perşembe

Oyuncak Boyama Atölyesi

İstanbul Oyuncak Müzesine gittiğimizde, yapılan anonslarla müzenin hemen yanında minik bir kulübede oyuncak boyama atölyesi olduğunu duyduk. İnip baktığımızda kırmızı boyanmış duvarlar ve ortada uzun kırmızı masa üzerinde akrilik boyaların bulunduğu bir oda ve boyanmaya hazır onlarda tahta oyuncak bulduk :). Tek yapmanız gereken bu tahta oyuncaklardan bir tane satın almak (5 TL'den başlıyor). Sonra o oyuncağı akrilik boyalarla istediğiniz renge boyayabiliyorsunuz. On dakika gibi kısa bir sürede oyuncak kuruyor ve sizin oluyor. Biz balık boyadık. Bu balıkların arkasına mıknatıs yapıştırınca çok güzel buzdolabı süsü oluyorlarmış :). Boyalar biraz sulandığı için ve fırçaların ucu kalın olduğu için istediğim sonucu alamadım ama yine de çok eğlendim. Oyuncak boyama atölyesi hafta sonları Oyuncak Müzesinde açıkmış, ilgilenenlere...



5 Kasım 2013 Salı

İstanbul Modern Sanat Müzesi

Bu hafta sonu İstanbul Modern Sanat Müzesine bir vesile ile gittik. "Geçmiş ve Gelecek" sergisi var bu aralar (birkaç tane daha var ama biz buna odaklandık). Üzerinde durup düşündüğümüz, hepsinin önünde tek tek durup "Acaba ne anlatmaya çalışıyor?" diye düşünüp açıklamalarını okuduğumuz için aşırı uyarılmaya maruz kaldık :). Bu nedenle, diğer sergilere gereken önemi veremedik. Geçmiş ve Gelecek (Past and Future) sergisinin katalogda yer alan açıklaması: "Yeni koleksiyon sergisiyle İstanbul Modern, kronolojik bir akışla Türkiye'de üretilen modern ve çağdaş sanatın ilk günden bugüne geçirdiği dönüşüme referans verirken, geleceğin yaratıcı ifade alanlarının faydalanabileceği birikime de işaret ediyor." Sergide en çok dikkatimizi çeken eser Sabire Susuz'un "Alışveriş" isimli eseriydi. Aşağıda fotoğrafını da göreceğiniz üzere, bu eser marka giysilerin etiketlerinden oluşturulmuş bir köpekbalığı:


Etiketleri bez üzerine toplu iğne ile iliştirmiş. Böylece "tüketim alanında markalaşma" alegorisi, üzerimizde bir iğne ile tutturulmuş olan etiketlerin tek hareketle düşebileceği ve geriye sadece beyaz, kişiliksiz bir kumaş parçası kalacağı mesajıyla anlatılmış. Bir de aşağıdaki eseri sevdim, iki kişinin tek bir bütün olmasını anlatıyor:


İlk olarak ziyarete 2004 yılında açılmış olan İstanbul modern, Karaköy limanında, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile Tophane-i Amire arasında yer almaktadır (4 numaralı Antrepo). Türkiye'nin ilk modern sanat müzesine aslında hava güzel iken (bahar yaz aylarında) gitmekte fayda var zira balkonunun manzarası harika. Biz bu haftasonu havanın bulutlu olması sebebiyle pek faydalanamadık. İnternet sitesine bakmak isterseniz:

http://www.istanbulmodern.org/tr

4 Kasım 2013 Pazartesi

İstanbul Oyuncak Müzesi

İstanbul Oyuncak Müzesi 23 Nisan 2005 tarihinde açılmış ve içinde dünyanın çeşitli yerlerinden toplanmış dört binden fazla oyuncak sergilenmekteymiş. Oyuncakların büyük kısmı 1920 ile 1950'lerinde arasında üretilmiş ve duyduğuma göre, Sunay Akın bu oyuncakları kendi parasıyla açık arttırmalardan almış. Oyuncaklarını bağış yapan kişilerin de isimleri, çocukluk fotoğrafları, mektupları vb. sergilenmiş. Sergideki her oyuncağın bir hikayesi var bu da sergiyi daha anlamlı hale getiriyor. Müzenin çatı katına - evlerde olduğu gibi - eski eşyalar ve oyuncaklar - sanki kaldırılmış gibi - konulmuş. En alt katında da sevimli bir kafe var. Tuvaletlere gidilen yol denizaltı gibi yapılmış ve oyuncakların sergilendiği odaların hepsinin bir konsepti var (tren, uzay, kızılderili vb.). Henüz gitmemiş olanlara tavsiye ederim, müze Göztepe tren istasyonuna beş dakika yürüme mesafesinde. "İstanbul Oyuncak Müzesinin kapısından içeri girerken bir elinizden çocuğunuz, ayrılırken diğer elinizden çocukluğunuz tutacak."