29 Haziran 2015 Pazartesi

Galaktion Gürcü Mutfağı

Bu restoranı tesadüfen fark ettik :). Tabi fark ettiğimize göre, denemeden olmazdı. Daha önce yaptığımız Gürcistan gezisinde gürcü yemeklerini bol bol denemiştik (aşağıdaki linkte tecrübelerimizi bulabilirsiniz) ve oldukça beğenmiştik. Bu nedenle, Gürcü Restoranı olduğunu öğrendiğimizde denemeden edemedik! Restoran Galata'da, biraz ara sokakta da olsa kolay bir yerde. Gürcistan'da denemediğimiz bir tadı denemek istedik ancak Haçapuri'yi sipariş etmesek olmazdı (fırında içi peynirle pişirilen ince ve yuvarlak ekmek). Yanında Nigzviani Badricani ve Baje aldık. Anımsadığım kadar güzeldi, ancak Gürcistan'ın ünlü gazozlarından (armutlu veya targonlu) kalmamıştı maalesef. Yalnızca pazartesileri getirttikleri için birkaç gün içinde tükeniyormuş, o nedenle hafta sonuna doğru kalmıyor. Belki de gitmek isterseniz ziyaretinizi buna göre ayarlarsınız. Daha önce denemek fırsatını buldunuz mu bilmiyorum ama mutlaka tavsiye ediyorum., fiyatları da uygun. Özellikle Khinkali ve Kafkas Mantısını giderseniz mutlaka tecrübe edin. Afiyet olsun!

Adres: Müeyyedzade Mahallesi, Ali Hoca Aralığı Sokak, No 14/B, Beyoğlu, İstanbul/

Gürcü Mutfağına ilişkin yazım:

Gürcistan ve Güney Osetya Gezi Yazısı

23 Haziran 2015 Salı

Gaziantep Mutfağı

Gaziantep denilince akla ilk gelenlerden birisi tabi ki lezzetli mutfağı. Dolayısıyla Antep'e yapılan bir ziyaret sonrasında gezi planına yemek eklemeden olmaz :). Bu nedenle ramazan ayında gitmek ne kadar mantıklı olur bilemiyorum ancak iftarda ve sahurda pek çok yer açık olduğundan, yemekleri deneme şansınız olacağını belirtmek isterim. Halk oldukça hoşgörülü olduğundan, oruç tutmayanlar için de zor bir gezi olmayacak arkadaşlar korkmayın. Gitmeden hem daha önce gidenlerden hem de çeşitli bloglardan bu konuda araştırma yaparak bir yemek planı oluşturmuştum zaten. Şehir merkezi çok büyük olmadığından, bu planı uygulamaya koymak da zor olmadı. İlk durağımız hem tarihi merkeze yakınlığı hem de ünlü olması sebebiyle İmam Çağdaş oldu. Antep mutfağına özgü tavsiye edilen pek çok yemek burada yapılsa da benim tercihim Ali Nazik oldu. Köz patlıcan, sarımsaklı-yoğurtlu-baharatlı sos ve kuşbaşı doğranmış kuzu etiyle yapılan yemek gerçekten çok lezzetliydi.
İmam Çağdaş'a gittiğinizde Ali Nazik'in (sağda) yanında Antep usulü lahmacun (soğanlı veya sarımsaklı yapılmaktadır) ve ayran mutlaka denemelisiniz. Ayranı tıpkı Van'da karşılaştığım gibi tas içinde minik bir kepçeyle sunuluyor ve kepçe yardımı ile yavaş yavaş içiliyor. Ancak Antep'in sıcak havasında denediğiniz en güzel şeyin bu soğuk ayran olduğunu düşüneceğiniz kesin! Kişi başı yaklaşık 25 TL hesap ödedikten sonra buradan ayrılıp, tarihi yolun devamında bulunan ünlü Tahmis Kahvesine gidebilirsiniz. Tahmis Kahvesi bilinenin aksine kahvenin adı değil, mekanın adı aslında. Zaten Tahmis Kahvesinde menengiç kahvesi yapılıyor. Menengiç Kahvesi, menengiç ağacının meyvelerinin kurutulup kavrulması, ardından Türk Kahvesi gibi pişirilmesi ile elde ediliyor ve pek çok faydası olduğu da söylenmektedir (kahve 6 TL).
Ertesi gün kahvaltı amaçlı Katmerci Zekeriya Usta'ya gidebilirsiniz. Katmer; antep fıstığı, kaymak ve şeker ile yapılan ve taş fırınlarda pişen enfes bir lezzet (solda). Talep çok fazla olduğundan, malzeme bitince usta maalesef dükkanı kapatıp gidiyor, o nedenle sabah 11'den önce mutlaka gitmeniz gerekiyor, yerini tarif etmek isterdim ancak ara sokakta, biraz zor bir yerde. O nedenle Antep'e gider gitmez yerini haritadan işaretleyin ve yerel halktan birine sorun. Katmer çok tatlı olduğundan yanında şekersiz çay içmenizi tavsiye ederim, yoksa tek başınıza bitiremezsiniz (15 TL).
Öğlen veya akşam yemeği için Küşlemeci Halil Ustayı tercih edilebilir (Kebapçı Halil Usta), ancak çok üzülerek söylemek isterim ki, ben deneyemedim :). Zira ramazan ayında tamamen kapalıymış. O nedenle Bayazhan Restauranta veya tavsiye edilen başka bir yere giderek Antep usulü diğer tatların (sağda: Antep usulü terbiyeli şiş) tadına bakabilirsiniz.
Baklava konusunda yorum bile yapmıyorum :). İstediğini yerde deneyin bence, hepsi birbirinden güzel. Ancak en çok tavsiye edilen yer Koçak Baklava ve İmam Çağdaş, tercih size ait. Bu arada Antep'e gidip de mutlaka denemeniz gereken bir lezzet daha: Zahter Çayı (solda). Kekiğe benzer Zahter otundan yapılan bu çayın da çok faydalı olduğu söyleniyor. Tadı biraz acımsı ancak çok ferah, denemenizi tavsiye ediyorum. Bütün bu denemelerden sonra evinize dönerken, tahmis kahvesi, menengiç kahvesi, zahter çayı, Antep fıstığı veya diğer baharatlardan almak isterseniz de Almacı Pazarına bir uğrayın :)

Gaziantep çok eski bir yerleşim yeri olduğundan ve pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığı için tatlıdan etli yemeklere kadar her türlü yöresel tadı bulunduruyor. Dikkatimi çeken bir husus, abartmayı sevmeleri :). Zira tatlılar bol malzemeyle oldukça ağır yapılıyor ve yemekler için de aynı şeyi söylemek mümkün. 200'un üzerinde yemek çeşidi olan Antep mutfağında yemekler acılı ve bol baharatlı yapılıyor, o nedenle siz önceden söylemezseniz, yemek acılı geliyor (acıya alerjiniz varsa veya sevmiyorsanız söylemeyi unutmayınız). Hatta Türkiye genelinde kullanılan kırmızı pul biberin Antep'ten temin edildiği de söylenenler arasında. Bu kadar tanınmış bir mutfağı olan bir yeri ilk fırsatta ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Zaten mutfak müzesi bulunmasından da durumu anlayabilirsiniz. İyi eğlenceler & Afiyet olsun!

22 Haziran 2015 Pazartesi

Gaziantep Gezi Yazısı

Uzun zamandır Gaziantep'e gitmek aklımdaydı, bu hafta sonu fırsat bulabildiğim için mutluyum. Türkiye'nin halihazırda insan yaşayan en eski kenti olan Antep, lezzetli yemekleri, tatlıları ve diğer kendine gözü güzellikleriyle Güneydoğu'ya yolu düşen herkesin gezip görmeden dönmek istemeyeceği yerlerden. Ben yolumun düşmesinden ziyade, uçuş firmalarının kampanyalarından yararlanarak bu hafta sonu iki gün eğlenceli bir gezi yapmak istedim. Aslında yemek kültürü gelişmiş bir şehre Ramazan ayında gitmek ne kadar mantıklı oldu bilemiyorum ama ben yine de güzel anılarla döndüğümü söylemek isterim :). Benim uçuşum cumartesi sabah 07:45 ve pazar akşamı 20:30'daydı (rötar yaşamadığım için mutluyum) ve dolayısıyla elimde dolu dolu iki gün vardı. Aslını isterseniz, iki gün yeterli bir süre.
Hava alanına inince Havaş otobüsüyle (10 TL) kalacağım yere geldim (Öğretmenevinde kaldığım için sizi bu konuda bilgilendiremiyorum maalesef). Ancak turistik bir yer olduğu için Şirehan'dan çeşitli han ve otellere kadar pek çok seçenek mevcut. Eşyalarımı yerleştirince ilk durağım bir harita alarak (bazı hediyelik eşya satan yerlerde bulabilirsiniz) Antep Tarih ve Kültür yoluna başlamak oldu. Bu yolun hemen başlangıcında (yukarıdaki Gaziantep yazısının bulunduğu meydan ile başlıyor) yola girmeden karşıya geçtiğinizde Saklı Konak Bakır Eserler Müzesi var, ve Tarih ve Kültür yoluna girer girmez hemen sağdaki tabelayı izlediğinizde Medusa Cam Eserler Müzesini göreceksiniz. Bu müzelerde arkeolojik ne günümüze yakın zamanlara ait cam eşyalar ve bakır eserler sergilenmekte ve satılmaktadır (solda Süryani nazarlıklarını göreceksiniz). Her iki müzede eski konakların restore edilmesiyle oluşturulmuş ve özel müze olduğu için giriş ücretli (4 TL).
Çıkar çıkmaz tarih yolunun hemen girişinde Antep Kalesini görmemeniz zaten mümkün değil. Kalenin içi restore edilerek Kahramanlık Panoraması Müzesine dönüştürülmüş, giriş ücretsiz. Kaleyi dolaşıp aşağı indiğinizde tarih yolunun hemen sağındaki tabelayı takip edip Emine Göğüş Mutfak Müzesini ziyaret edebilirsiniz (Giriş 1 TL). Tarih yolu boyunca devam ettiğinizde, eski camileri ve hanları zaten göreceksiniz, ziyaret etmek size kalmış. Yolun ikiye ayrıldığı bir bölümde Yaşayan Müze Gümrük Hanı bulunuyor, içinde bakır, sedef, yemeni ve telkari işler sergileniyor/satılıyor, ziyaret ücretsiz. İkiye ayrılan yolun istediğiniz bölümünden devam edebilirsiniz, ikisi de ilerde Zincirli Bedestenine çıkıyor.
Zincirli Bedesteni Kapalı Çarşı kadar büyük değil ancak içerisi çok benziyor, ışıl ışıl ve yöresel eşyalar satılıyor (solda). 18. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan bedesten, halk arasında Kara Basamak Bedesteni olarak da biliniyor. Bedestenin hemen çıkışında Bakırcılar Çarşısı bulunuyor (sağda). Bakırcılar çarşısında bir tarafta ustalar bakır eşyalar yaparken, diğer tarafta bu eşyalar sergilenip satılıyor. Bakırcılar Çarşısının çıkışında Almacı Pazarı başlıyor, burası da Kapalı Çarşı gibi, baharat, hediyelik eşya ve yöresel tatların satıldığı bir çarşı. Buradan Antep'a özgü kırmızı aci biber, tahmis kahvesi (menengiç) veya Antep fıstığı alabilirsiniz. Almacı Pazarından çıktığınızda, tarih ve kültür yolunun neredeyse sonuna gelmiş oluyorsunuz, o nedenle yola devam edip Vakıf Mevlevihanesi (giriş ücretsiz) veya kastelleri (Pişirici Kasteli kapalı) ziyaret edebilirsiniz.
İkinci gün, şu anda Gaziantep denince (yemekten sonra) ilk akla gelen yere gittim: Zeugma Mozaik Müzesi. Müzeyi ikinci güne bırakmamın sebebi, şehrin tarihi merkezinden biraz uzakta yer almasıdır. Sümerbank-Otogar otobüslerine binerek, müzenin önünde inebilirsiniz ancak bir hususu anımsatmakta fayda var, otobüslerde nakit para veremiyorsunuz. O nedenle durakların bulunduğu yerdeki büfelerde bir kart alıp içini doldurmanız gerekiyor. Mozaik Müzesinin girişi 10 TL, ama Kültür Bakanlığına bağlı olduğundan, Müzekartla ücretsiz. Müzeyi çok özenli ve etkileyici buldum, gerçekten güzel bir dekorla hazırlanmış ve teknolojik imkanlarla tamamlanmış. Dünyanın en büyük mozaik müzesi olma özelliğine sahip olması dolayısıyla, mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyorum.
Müzeden çıkınca duraktan otobüse binerek tekrar şehir merkezine geldim ve şehrin içinde Atatürk Bulvarında yer alan Bayazhan Kent Müzesini ziyaret ettim (Giriş 1 TL). Kente dair her şeye ilişkin bilgi bu müzede bulunmaktadır (kutnuculuk, bakır ve sedefçilik tarihi vb.). Atatürk Bulvarına mesafesi uzaklığında (ama çok yakın değil, otobüse de binebilirsiniz) Botanik Bahçesi (Giriş 1 TL) ve Masal Parkı yer almaktadır. Aynı şekilde Atatürk Bulvarından Botanik Parkına doğru değil de, Kendirli Gazi Kültür Merkezine doğru yürürseniz, tarihi sokakların bulunduğu Atatürk'ün nüfusunun da kayıtlı olduğu Bey Mahallesine ulaşabilirsiniz. Ben Botanik Park yerine bu tarafa gitmenizi tavsiye ederim açıkçası. Bu bölgede Atatürk Anı Müzesi (Giriş 1 TL), Oyuncak Müzesi (Giriş 1 TL) ve şu anda Karagül dizisi çekildiği için ziyarete kapalı olan Hasan Süzer Etnografya Müzesi bulunmaktadır.
Tüm bu gezilerden sonra (büyün kısmını yaya yaptığım için) ben biraz yoruldum. Gezinin devamında Öğretmenevinin sonsuz yeşil bahçesinde oturup Havaş otobüsüne bineceğim vakte kadar kitap okudum. Ancak siz alışverişe yapmak veya geziye devam etmek isterseniz, herhangi bir turist rehberinden tespit ettiğiniz yerlere doğru gezmeye devam edebilirsiniz (aslında aracınız varsa, yakın yerlerdeki antik kentlere, Halfeti veya Kilis'e de gidebilirsiniz). Ben gezip gördüğüm yerlerden memnun kaldım, hava sıcak olsa da genel itibariyle Gaziantep'i çok beğendim. Güzel bir hafta sonu geçirmek isterseniz, mutlaka tavsiye ediyorum. Siz de kendinize otantik bir hediye alın ve bu hafta sonu Antep'e gidin! İyi eğlenceler dilerim.

8 Haziran 2015 Pazartesi

"Müteal" Resim Sergisi

Geçtiğimiz hafta Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde sergilenen "Müteal" isimli yağlı boya resim sergisini ziyaret ettim. Serginin adının neden bu şekilde seçildiği ilk bakışta insanı merak ettiriyor. Yaptığım küçük bir araştırmada Müteal'in Allah'ın sıfatlarından birisi olduğunu ve "pek yüce" "noksanlıklardan münezzeh" anlamına geldiğini tespit ettim (bu arada TDK'da bir açıklama göremedim, bu bilginin güvenilirliğini tartışabiliriz). Sergiye dönersek, iki bölümden oluştuğunu söyleyebiliriz: birisi figüratif çalışmaların bulunduğu diğeri de soyut eserlerin bulunduğu bölüm (bir tane de self-portre var). Ben resimden hoşlanan birisi olarak kendi adıma soyut eserleri anlamakta zorlandığımı ifade etmek isterim, ancak bu sergide ufkum açıldı :). Zira ressamın kendisi Çetin Acar da oradaydı (self-portreden tanıdım) ve bazı tablolarını kendisine sorabildim. Hepsini açıklamak istemese de, bazı eserleri için açıklamalar yaptı ve ben artık soyut çalışmalara daha farklı gözle bakmaya başladım. Aslında tarz olarak figüratif eserlerden hoşlanıyorum ancak soyut eserlerin hayal gününün sınırlarını zorlayan hikayeleri dikkatimi çekmiş durumda. Sergi tanıtımındaki açıklama zaten bu konunun bir özeti gibi: "Doğum bir sanat mıdır? / Öyleyse yaşamak da / Tutunabilmek en saklıya / Ve onu saklayabilmek / Renkleri boyamak, elinde, dilinde yürümek karelerin.". Sergi bu hafta sona ermiş ancak adıyla aratınca farklı sanat galerinde devam ettiğini görebilirsiniz, eğer ziyaret etmek isterseniz. aşağıda her iki tür eserlerinden de örnekler görebilirsiniz.  İyi eğlenceler!





3 Haziran 2015 Çarşamba

Benim Gerçeklerim Resim Sergisi

Tünel Sanat Galerisinde açılışına katıldığım bu sergi, iki ay önce vefat eden ressam Kayıhan Keskinok'a aittir (1923 - 2015). Sergi kataloğunda yazdığına göre, "Benim Gerçeklerim" resim sergisi sanatçının hayatta olduğu sırada düşünülmüş ve tarihi belirlenmiş ancak serginin adını kendisinin de talebi ile düzenleyen koymuş (serginin adı sanatçının resimlerinin hikayelerini yazdığı bir kitabın ara başlığıymış). Kayıhan Keskinok'un resimleri figüratif ve hemen hemen hepsinde bir devinim göze çarpıyor. Daha solun renkleri tercih ettiği görünüyor ve genç kadın & erkeklerin figürleri resimlerini süslüyor. Ben canlı renklerden hoşlanmama rağmen (soluk renkler bana negatif enerji veriyor) bu sanatçının eserleri olumsuz enerji yaymıyor. Hareket eden figürlerin neşesinden olsa gerek (dansçı ve patenci kızlar var) genel olarak sergiyi beğendim. Sanatçının resimlerini ortaya çıkarırken canlı modellerden faydalanmadığı, görsel bellekten resim yaptığı da söylenenler arasında, ki bu oldukça zor bir şeydir. Eğer ilgileniyorsanız, sergi 12 Haziran'a kadar Ziraat Bankası Sanat Galerisi (Tünel Sanat Galeri)'nde devam edecek. İyi eğlenceler!