30 Ekim 2015 Cuma

Sabahat Balta Resim Sergisi

1996 yılından bu yana resim çalışmalarını sürdüren Sabahat Balta'nın Tünel Sanat Galerisi'ndeki resim sergisi bugün itibariyle sona eriyormuş. Gitmeye fırsat bulabilir misiniz bilmiyorum ancak ben yine de izlenimlerimi size aktarmak isterim. Resimler gördüğünüz üzere figüratif, benim resim sanatında en beğendiğim tarzlardan birisi: figürlerin tek başına yoğun hissedildiği ancak resim ile bütünleştiği figüratif temalı soyuz izlenimci eserler. Ressamı bu açıdan başarılı bulduğumu belirtmek isterim, sergi kataloğunda da sanat tarihi aldığı kişinin yaptığı yoruma da katılmadan edemeyeceğim: "Şimdi onun resimlerinden daha bir başka zevk almaya başladım. Hatta o resimleri sanki biraz da biz, kişisel eğilimlerimiz, beğenilerimiz oranında da bizzat biz de kurgulamaya başladık, sanatçısıyla birlikte..." Ancak benim gezdiğim sergilerde özellikle aradığım bir husus var: İsim. Serginin veya resimlerin bir adının olmaması beni üzüyor açıkçası, sanki isim verilince daha değerli olduklarını hissediyorum. Ressamın bu yönde bir aksiyonu olmamış, bunu kendi açımdan eksiklik olarak düşündüm, mutlaka kendi açıklaması vardır ama benim izlenimim bu yönde. Sergi 30 Kasıma kadar Tünel Sanat Galerisi alt salonda devam ediyor. İyi eğlenceler!





27 Ekim 2015 Salı

Selanik-Kavala Gezi Yazısı

Birkaç haftadır hazır vizemiz de varken, otobüsle yapılan hafta sonu turlarına katılmak istiyorduk. Bu konuda çok da seçeneğimiz yok tabi :). Selanik-Kavala ve Bulgaristan - Sofya turlarını bulabildik. Ben birkaç yıl önce bir konferans için Selanik'e gitmiştim, ancak turistik bir gezi yapmadığım için tekrar gitme fikri cazip geldi. Tek sorun o hafta gidecek ekibin yeterli bir sayıya ulaşmasıydı ki bu konuda da şansımız yaver gitti :). Biz turla gittiğimiz için bu yazıda diğer yazılardan farklı olarak gezi planına uygun olarak yapılanlardan söz edeceğim. Yalnızca hafta sonu için yapılan bir gezi olduğundan cuma akşam saat 10:00'da otobüs Kadıköy Evlendirme Dairesi önünden hareket etti. Normal şartlarda özel aracınızla çok daha kısa sürecek bir yol otobüs olmanın verdiği dezavantajla (kişi sayısı nedeniyle pasaport kontrolleri uzun sürüyor) sabaha kadar sürdü. Yeri gelmişken bir şey anımsatayım, bana birkaç kişi sorduğu için önemli görüyorum: Arkadaşlar Selanik turu vizeli! Vizesiz olduğu fikri nereden çıktı anlamadım ancak Yunanistan'a giriş Schengen vizesine tabi (transit geçişler için bilgim yok, turistik geziler bu şekilde).

Sabah Selanik'a girdiğiniz anda gezi başlamış oluyor, bu nedenle gece boyunca otobüste uyumaya bakın. İlk durağımız Aya Dimitros Katedrali oldu, Aya Dimitros Roma döneminde yaşamış olan Hristiyan ruhani bir lider ve öldürüldüğü yere adına kilise yapılmış. Aya Dimitrios kilisesi Selanik’in merkezinde, aynı ismi taşıyan caddenin üzerinde bulunmaktadır, ve şehrin en büyük katedralidir. Bu caddenin hemen devamında Türkler için önem arz eden Atatürk'ün Selanik'te doğduğu ev bulunmaktadır. Atatürk'ün evi aynı zamanda Türk Konsolosluğu olarak (aynı bahçe içinde) hizmet vermektedir. Herkesin gitmesi gerektiğine kanaat getirdiğim bir yer, mutlaka uğrayın derim.


Atatürk'ün evinden sonra şehrin panoramik bir turu yapılarak şehir içinde bulunan Osmanlı ve Bizans eserlerini görüyoruz. Buradan sonra Aristoteles Meydanı'na gidilerek otele gidip yerleşmeden hem öğle yemeği hem de alışveriş vb. için size birkaç saat serbest zaman veriliyor. Okunduğu şekliyle Aristo Meydanı şehrin kalbi, pastaneler, büyük caddeler (bu meydanı dik kesiyor), alışveriş yapılabilecek dükkanlar vb. hem bu meydana yakın şekilde konumlanmış. Selanik bir üniversite kenti olduğundan, sahil tarafındaki Kordon'da (İzmir'e çok benzeyen bir şerit var) gençlerin publarda eğlendiğini ve bu meydanın oldukça hareketli olduğunu zaten göreceksiniz.

Kordon'un sonunda Beyaz Kule adı verilen ve kulesine çıkılabilen bir yapı var. Oraya kadar kordon boyunca yürürseniz hem deniz kenarında keyifli bir yürüyüş yapmış olursunuz hem de değişik restoranlar keşfedebilirsiniz. Kentte harap vaziyette de olsa, Osmanlı döneminden kalan pek çok eser var, Hamza Bey cami, İmaret cami ve çeşitli hamamlar ve muhtemelen daha öncesinden kalan kapılar var. Panoramik turda otobüsle bu eserlerin yanından geçiliyor ancak turistik bakış açısında çok da tatmin edici olmadığını da söylemek lazım.


Birinci günün akşamında ünlü bir tavernaya yapılan taverna turu mevcuttu. Selanik tavernalar açısından çok zengin olduğundan, bu tura katılmanız zorunlu değil. Kendiniz de gözünüze kestirdiğiniz bir tavernaya gidebilirsiniz. Uzo ve mezeler hem çok lezzetli hem de çok uygun fiyata satılıyor. Denemek isterseniz Souvlaki adında ünlü bir Yunan yemeği var (muhtemelen Türk mutfağından alınmış) ancak bana sorarsanız Yunanistan'ın kendine özgü lezzetleri mezeler. Taze deniz mahsullerinden ve patlıcandan bol zeytinyağı kullanarak çok lezzetli mezeler yapıyorlar. Benim tavsiyem salaş bir tavernada bu Rum mezelerini tatmanız (jumbo karides, közde patlıcan, ahtapot, fava, ançüez tavsiyelerim arasında ancak diğer mezeleri sizin damak zevkinize bırakıyorum).

Ertesi gün otelden Kavala'ya doğru yola çıktık, yaklaşım 2,5 saat sürüyor bu yolculuk. Kavala daha küçük bir şehir olmasına rağmen denizle iç içe ve daha renkli bir görüntü sunuyor. Ancak Kavala halkı nedense Selanik halkı kadar sıcakkanlı veya Türk dostu değil, alışverişlerinizde bu durumu göz önünde bulundurmanızda fayda var. Kavala'da en dikkat çekici yerler şehrin ortasından geçen su kemerleri ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın şu anda kafe olarak kullanılan imarethanesi olabilir. Hemen önünde kendisinin at üstünde heykeli de bulunmaktadır, Kavalalı Paşa'nın evi şehtin en tepe noktasında olduğundan, aşağıda doğru güzel bir şehir & deniz manzarası da mevcut. Burada bir Yunan kahvesi içebilirsiniz :).


Kavala'da yediğimiz yemeğin ardından (biz tadı damağımızda kaldığından yine taverna gibi bir yerde meze yemeyi tercih ettik) otobüsle yola devam ediyoruz. Tabi bu sırada hem hediye olması hem de kendinize almak amacıyla nefis Kavala kurabiyelerinden alabilirsiniz - ki mutlaka alın bence. Artık serbest zamanın az kalması nedeniyle, dönüş yolunda geçtiğimiz rotaları (İskeçe-Gümülcine-Dedeağaç) panoramik olarak görmekle yetinmek mecburiyetinde kaldık. Grup organizasyonlarında maalesef bu şekilde sonuçlar da ortaya çıkabiliyor. Akşama doğru İpsala sınır kapısından geçerek iki günlük kısa turumuzun sonuna gelerek vatanımıza giriş yaptık.

Bir konuda açık konuşacağım :). Selanik-Kavala turu için vize almakla uğraşmak fazla bir çaba gibi geliyor bana. Ama halihazırda Schengen vizeniz varsa, bir hafta sonunu burada değerlendirmek çok iyi bir tercih olabilir. En azından tavernada güzel bir gece eğlencesi için bile gidilebilir diye düşüyorum. Turların çok uygun fiyatlı olması da cabası! Kendinize bu hafta sonu güzel bir hediye verin, iyi eğlenceler!

26 Ekim 2015 Pazartesi

Arayış Resim Sergisi

Geçen hafta Tünel Sanat Galerisi üst salonda Hale İsmet'e ait "Arayış" resim sergisini ziyaret ettim. Bilenler bilir, hem yol üzeri olması hem de sergi salonunun büyük olması dolayısıyla Tünel Sanat Galerisini sık sık takip ederim. Geçen hafta iki sergi olduğunu görünce kaçırmadım :). Arayış sergisi resimlerden de anlayacağınız üzere sürreal, bazı göze çarpan figürlerden çıkarılacak sonuçlar sanatseverlere bırakılmış. Resimler çok canlı renkliydi ve farklı teknikler de izlenmişti. bu açıdan ben sergiyi beğendim. Ressamın bu husustaki ifadesi de benim izlenimimi destekler nitelikte: "Resmimle, çevremizdeki dünyayı o çok bilinen yüzüyle değil kendime özgü bir arayış ve bakışla seyirciye sunmak amacım, renklerin dünyasında kaybolmak, belki de çoğu zaman yaşamda bulamayacağımız o renklerin vurucu ve çarpıcı enerjisini seyirciye geçirebilmek..." Sergi 30 Ekim'e kadar devam edecek, Tünel Sanat Galerisi'ne yolunuz düşerse mutlaka uğrayın. İyi eğlenceler!


19 Ekim 2015 Pazartesi

Kağıttan Japonizm Kirie Sergisi

"Kağıttan  Japonizm Kirie" Sergisini bu hafta sonu keşfettim. Resim kursumuz başladığı için eski rutinime tekrar başladım (cumartesi günleri kurs ve kurs sonrası sergilerin gezilmesi). Bu hafta sonu bu anlamda çok verimli geçti. İlk olarak bu sergiden bahsetmek istedim çünkü serginin ziyaret günü geçti maalesef. Sergi 6 Ekimde başlamış ancak 18 Ekimde sona erdiği için (başka bir galeriye geçtiyse bilmiyorum tabi) ziyaret edemeyeceksiniz fakat ben hoşuma giden birkaç eserin resmini sizinle paylaşarak fikir edinmenizi sağlayacağım. Sergi Shu Kubo isimli bir Japon sanatçıya ait, kağıtları kesme-yapıştırma-katlama sanatına ilişkin çalışmalar sergilenmekte. Zaten kağıt katlama sanatının (origami) ustaları olan Japonlara ait bu serginin de dikkat çekmemesi düşünülemez. Serginin içeriğinin "Kirie" olduğunu da belirtmek isterim, Kirie,  Japon kağıdının bıçakla kesilmesiyle yapılan bir resim tekniğidir. Tüm dünyaya eserleri aracılığıyla Japon kültürünü tanıdan Shu Kubo da bu sanatın Japonya'da önde gelen temsilcilerindenmiş. Sergi Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'ndeydi, sona erdiği için ziyaret edemeyeceksiniz ancak aşağıdaki resimleri inceleyebilirsiniz:



16 Ekim 2015 Cuma

Salzburg Gezi Yazısı

Biraz geç kalmış bir yazı oldu ama olsun. Yıl sonu yoğunluğu sebebiyle ancak vakit bulabildim, bir de hafta sonlarım da eskisi gibi boş değil maalesef :). Mühim olan deneyimleri paylaşmak olduğundan, anımsayabildiğim kadarıyla (gezi notları tuttuğum için anımsamak zor olmayacak) size Salzburg'u yazacağım. Bildiğiniz üzere bayram tatilinde Oktoberfest'e gitmiştik ancak toplamda dört gün Münih'te olduğumuz için (ve şehir aslında düşündüğünüz kadar büyük olmadığınız için) trenle birkaç saat mesafedeki Salzburg'a gitmeye karar verip biletlerimizi aldık. Biletlerimizi haftalar öncesinden internetten aldığımız için, bir noktayı gözden kaçırmışız: