Dört gün önce yani 23 Martta Edirne'ye gittim ve sanırım yılın en soğuk gününe denk geldim :). Neyse bu sanırım benim talihsizliğim. Aslında iş için gittim ancak gitmişken gezimi hafta sonuna uzatarak şehri gezmek amaçlı bir iki gün daha kaldım. Yıllar önce (anımsadığım kadarı ile 9 yıl önce) Edirne'ye gezmek için gelmiştim, o zaman da çok beğendiğimi anımsıyorum. Yine de hangi eser nerede, şehir merkezine uzaklığı nedir hepsini yeniden öğrendim. Edirne İstanbul'a eğer Esenler Otogarı'ndan giderseniz yaklaşık 3 saat uzaklıkta, ben otobüsle gitmeyi tercih ettim (Nilüfer Turizm ile). Siz kendi aracınızla gitmeyi de tercih edebilirsiniz tabi. Cuma günü işlerimi hallettikten sonra otelime geçtim. Ben www.hotels.com üzerinden Edirne merkezde bulunan Taşhan Oteli ayarladım. Ben kendi adına oteli çok beğendim, eski bir taş binada (iç tarafı bahçeli) ve kervansaray gibi kubbeli odaları ile otantik bir havası vardı. Bu nedenle Edirne'ye gitmek isteyenlere bütçelerine de uygunsa bu oteli tavsiye ederim.
Sabah ilk işim otelime de çok yakın olduğu için Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Cami'sine gitmek oldu. Selimiye gerçekten muhteşem bir yapı, kartal yuvası gibi şehir merkezinde bir yeraltı çarşısının üzerinde yükseliyor. Selimiye'nin altında Selimiye Arastası bulunuyor. İstanbul'daki Kapalı Çarşı gibi pasajlar şeklinde tarihi bir çarşı burası. Çarşının hemen üzerinde Selimiye Cami'si konumlandırılmış. Selimiye ibaret zamanları dışında zaten ziyarete açık. İçeride insanları rahatsız etmemek kaydıyla dilediğiniz kadar kalabiliyorsunuz. Çıkışta Selimiye Cami'sini bir turlayın derim, her bir cephesi diğerinden daha güzel bir yapı. Selimiye'nin hemen yanında Selimiye Vakıf Müzesi bulunuyor, ziyaret etmek isteyenler için.
Selimiye Cami'sinden çıkınca Eski Cami adındaki camiye gittim (sağda iç mekanının fotoğrafı) sanırım Edirne'de taş yokken bu cami inşa edilmiş :). Eski Cami 15.yy'da yapılmış ve dokuz kubbeli olduğu söyleniyor. Buradan çıkınca yine yürüme mesafesinde olan Üç Şerefeli Cami'ye gittim (solda). Bu camide 15. yy'da inşa edilmiş ve sadece üç minaresi var. Üç minaresinin de dış dekorları birbirinden farklı. Bu caminin de bir iç bahçesi vardı ve iç bahçesi külliyeler gibi oymalı kemerler ve pencerelerden oluşuyordu. Benim aklıma takılan tek konu, neden bu kadar yakın mesafede üç cami olduğuydu sadece.
Buradan çıkınca Edirne'nin en işlek caddesi olan Saraçlar Caddesi'nden (sağda) yürüyerek önce Tunca Nehri'ne oradan da Meriç Nehri'ne gittim. Aşağı yukarı 2 km'lik bir mesafe sürüyor (ben biraz yanılmış da olabilirim ancak çok yürümüyorsunuz). Hem Tunca'nın hem de Meriç Nehri'nin üzerine birbirine çok benzeyen iki köprü var: Fatih ve Meriç Köprüsü. Bu kemerli köprülerin üzerinde tam ortada soldaki gibi çardağa benzeyen bir yapı var. Sanki nehrin izlenmesi için inşa edilmiş gibi ama bu yapının asıl amacını bilmiyorum tabi. Mart ayında Edirne'de henüz doğa canlanmadığı için hem Meriç Nehri'nin rengi gri gibiydi hem de etrafındaki ağaçlar vb. henüz yeşillenmemişti. Bu nedenle buradan daha önce aldığım zevki alamadım, mutlaka güzel bir havada gidin ve kıyısında bir çay için derim ben.
Meriç Köprüsü'nden geçince yine birkaç kilometre sonra (otobüse de binebilirsiniz) Karaağaç Tren Garı'na ulaşıyorsunuz. Burası Yunanistan sınırına çok yakın eski ve bir garip tren istasyonu. İnsanda uyandırdığı hissiyat gerçekten çok garip, Yunan topraklarında kaldığı için rayların sökülüp yalnızca sembolik bir kısmının bırakılmış olması, Cumhuriyet Dönemine ait sembolik ve nostaljik trenin (solda) bırakılmış olması insanda hüzün uyandırıyor. Buradaki bina şu anda Trakya Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor, bu nedenle gar bahçesinde bir resim müzesi de bulunuyor. Resim sanatını çok sevdiğim için burayı gezerken özellikle zevk aldım. Hemen çıkışında da garın bir ucunda Lozan Anıtı bir ucunda da Milli Mücadele ve Lozan Müzesi bulunuyor. Gardan çıktığınızda bir sokakta minik ve çok güzel kafeler var, burada da biraz dinlenip salçalı tost yemek yiyebilirsiniz.
Edirne'de ne yenir? Zaten Edirne'nin kendine özgü en önemli lezzeti tava ciğer. Bana tavsiye edilen yer Ciğerci Niyazi Ustaydı, ben de ciğeri burada denedim. Çok beğendim, zaten ciğer de seven biriyim. Edirne'nin bir tatlıları çok meşhur: Peynir tatlısı, badem ezmesi, Kavala kurabiyesi ve Balkan tatlısı triliçe. Aslında tatlıyla pek aram yoktur ancak bu tatların hepsini denedim, hepsi birbirinden güzel, tavsiye ederim. Keçecizade'den bir paket de badem ezmesi aldım İstanbul'a dönerken, kahvenin yanında bir parça ağzınızı tatlandırmak isteyenlere birebir. Fiyatlar zaten uygun, sürpriz olmayacağı için ayrıca belirtmeye gerek duymuyorum.
Edirne'de diğer gezilecek yerler & tavsiyeler:
1. Tavsiye edilen ya da gezi bloglarında yazılan yerlerdi ancak benim bir kısmını görmeye fırsatım olmadı. Zaten şehir merkezindeki arastaları, bedesten ve diğer tarihi binaları görüyor olacaksınız (Mimar Sinan tarafından yapılan Rüstempaşa Kervansarayı gibi). Yürüme mesafesinde bulunan diğer yerler: Edirne Sağlık Müzesi (II. Bayezid Külliyesi), Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Alipaşa Çarşısı, Büyük Sinagog, Saat Kulesi, Sokullu Mehmet Paşa Hamamı, Sarayiçi Kırkpınar bölgesi ve Av Köşkü gibi.
2. Ben Niyazi Usta'yı yazdım ancak eminim pek çok ciğercinin ciğeri başarılıdır, siz çarşıdaki dilediğiniz yere gidin.
3. Dönerken badem ezmesi almayı unutmayın.
4. Yazıda belirttiğim gibi mutlaka güzel bir havada gidin, hem Meriç Nehri kıyıları, Tavuk Ormanı, Av köşkü gibi yerlerin seyir zevki daha harika olur hem de benim gibi gezerken donma tehlikesi atlatmazsınız :).
5. Nilüfer Turizmi kullanmanızı tavsiye derim zira diğer otobüs şirketleri ilçelerin otogarlarında durduğu için Edirne merkeze 1 saat daha geç varıyormuş, neden fazladan bir saat kaybedesiniz ki?
Edirne Osmanlı Devletine de bir dönem başkentlik yapmış, çok güzel bir şehir, mutlaka zamanınız & bütçeniz varsa gidin görün. Hatta birkaç gün kalın ve Gazi Baba Meyhanesi'nde bir Tekidağ Gold rakısı için. Türkiye'de de gezilecek ve görülecek çok güzel şehirler var, keşke daha çok vaktimiz olsa da gezip görebilsek. Şimdiden iyi eğlenceler!
Sabah ilk işim otelime de çok yakın olduğu için Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Cami'sine gitmek oldu. Selimiye gerçekten muhteşem bir yapı, kartal yuvası gibi şehir merkezinde bir yeraltı çarşısının üzerinde yükseliyor. Selimiye'nin altında Selimiye Arastası bulunuyor. İstanbul'daki Kapalı Çarşı gibi pasajlar şeklinde tarihi bir çarşı burası. Çarşının hemen üzerinde Selimiye Cami'si konumlandırılmış. Selimiye ibaret zamanları dışında zaten ziyarete açık. İçeride insanları rahatsız etmemek kaydıyla dilediğiniz kadar kalabiliyorsunuz. Çıkışta Selimiye Cami'sini bir turlayın derim, her bir cephesi diğerinden daha güzel bir yapı. Selimiye'nin hemen yanında Selimiye Vakıf Müzesi bulunuyor, ziyaret etmek isteyenler için.
Selimiye Cami'sinden çıkınca Eski Cami adındaki camiye gittim (sağda iç mekanının fotoğrafı) sanırım Edirne'de taş yokken bu cami inşa edilmiş :). Eski Cami 15.yy'da yapılmış ve dokuz kubbeli olduğu söyleniyor. Buradan çıkınca yine yürüme mesafesinde olan Üç Şerefeli Cami'ye gittim (solda). Bu camide 15. yy'da inşa edilmiş ve sadece üç minaresi var. Üç minaresinin de dış dekorları birbirinden farklı. Bu caminin de bir iç bahçesi vardı ve iç bahçesi külliyeler gibi oymalı kemerler ve pencerelerden oluşuyordu. Benim aklıma takılan tek konu, neden bu kadar yakın mesafede üç cami olduğuydu sadece.
Buradan çıkınca Edirne'nin en işlek caddesi olan Saraçlar Caddesi'nden (sağda) yürüyerek önce Tunca Nehri'ne oradan da Meriç Nehri'ne gittim. Aşağı yukarı 2 km'lik bir mesafe sürüyor (ben biraz yanılmış da olabilirim ancak çok yürümüyorsunuz). Hem Tunca'nın hem de Meriç Nehri'nin üzerine birbirine çok benzeyen iki köprü var: Fatih ve Meriç Köprüsü. Bu kemerli köprülerin üzerinde tam ortada soldaki gibi çardağa benzeyen bir yapı var. Sanki nehrin izlenmesi için inşa edilmiş gibi ama bu yapının asıl amacını bilmiyorum tabi. Mart ayında Edirne'de henüz doğa canlanmadığı için hem Meriç Nehri'nin rengi gri gibiydi hem de etrafındaki ağaçlar vb. henüz yeşillenmemişti. Bu nedenle buradan daha önce aldığım zevki alamadım, mutlaka güzel bir havada gidin ve kıyısında bir çay için derim ben.
Meriç Köprüsü'nden geçince yine birkaç kilometre sonra (otobüse de binebilirsiniz) Karaağaç Tren Garı'na ulaşıyorsunuz. Burası Yunanistan sınırına çok yakın eski ve bir garip tren istasyonu. İnsanda uyandırdığı hissiyat gerçekten çok garip, Yunan topraklarında kaldığı için rayların sökülüp yalnızca sembolik bir kısmının bırakılmış olması, Cumhuriyet Dönemine ait sembolik ve nostaljik trenin (solda) bırakılmış olması insanda hüzün uyandırıyor. Buradaki bina şu anda Trakya Üniversitesi'nin Güzel Sanatlar Fakültesi olarak kullanılıyor, bu nedenle gar bahçesinde bir resim müzesi de bulunuyor. Resim sanatını çok sevdiğim için burayı gezerken özellikle zevk aldım. Hemen çıkışında da garın bir ucunda Lozan Anıtı bir ucunda da Milli Mücadele ve Lozan Müzesi bulunuyor. Gardan çıktığınızda bir sokakta minik ve çok güzel kafeler var, burada da biraz dinlenip salçalı tost yemek yiyebilirsiniz.
Edirne'de ne yenir? Zaten Edirne'nin kendine özgü en önemli lezzeti tava ciğer. Bana tavsiye edilen yer Ciğerci Niyazi Ustaydı, ben de ciğeri burada denedim. Çok beğendim, zaten ciğer de seven biriyim. Edirne'nin bir tatlıları çok meşhur: Peynir tatlısı, badem ezmesi, Kavala kurabiyesi ve Balkan tatlısı triliçe. Aslında tatlıyla pek aram yoktur ancak bu tatların hepsini denedim, hepsi birbirinden güzel, tavsiye ederim. Keçecizade'den bir paket de badem ezmesi aldım İstanbul'a dönerken, kahvenin yanında bir parça ağzınızı tatlandırmak isteyenlere birebir. Fiyatlar zaten uygun, sürpriz olmayacağı için ayrıca belirtmeye gerek duymuyorum.
Edirne'de diğer gezilecek yerler & tavsiyeler:
1. Tavsiye edilen ya da gezi bloglarında yazılan yerlerdi ancak benim bir kısmını görmeye fırsatım olmadı. Zaten şehir merkezindeki arastaları, bedesten ve diğer tarihi binaları görüyor olacaksınız (Mimar Sinan tarafından yapılan Rüstempaşa Kervansarayı gibi). Yürüme mesafesinde bulunan diğer yerler: Edirne Sağlık Müzesi (II. Bayezid Külliyesi), Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Alipaşa Çarşısı, Büyük Sinagog, Saat Kulesi, Sokullu Mehmet Paşa Hamamı, Sarayiçi Kırkpınar bölgesi ve Av Köşkü gibi.
2. Ben Niyazi Usta'yı yazdım ancak eminim pek çok ciğercinin ciğeri başarılıdır, siz çarşıdaki dilediğiniz yere gidin.
3. Dönerken badem ezmesi almayı unutmayın.
4. Yazıda belirttiğim gibi mutlaka güzel bir havada gidin, hem Meriç Nehri kıyıları, Tavuk Ormanı, Av köşkü gibi yerlerin seyir zevki daha harika olur hem de benim gibi gezerken donma tehlikesi atlatmazsınız :).
5. Nilüfer Turizmi kullanmanızı tavsiye derim zira diğer otobüs şirketleri ilçelerin otogarlarında durduğu için Edirne merkeze 1 saat daha geç varıyormuş, neden fazladan bir saat kaybedesiniz ki?
Edirne Osmanlı Devletine de bir dönem başkentlik yapmış, çok güzel bir şehir, mutlaka zamanınız & bütçeniz varsa gidin görün. Hatta birkaç gün kalın ve Gazi Baba Meyhanesi'nde bir Tekidağ Gold rakısı için. Türkiye'de de gezilecek ve görülecek çok güzel şehirler var, keşke daha çok vaktimiz olsa da gezip görebilsek. Şimdiden iyi eğlenceler!