12 Ocak 2015 Pazartesi

Eskişehir Gezi Yazısı

Bu hafta sonu biraz da değişiklik olması amacıyla Eskişehir'e önceden planladığımız bir gezi yaptık. Önceden planlamış olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyorum zira böyle olmasaydı bu kadar soğuk bir havada gitmeyip birkaç hafta erteleyebilirdik :). Hava soğuk da olsa biraz midemi üşütmüş de olsam, güzel bir geziydi (sanırım en son 6-7 yıl önce gitmiştim ve gezme fırsatım da olmamıştı). Her ne kadar ilkbahar-yaz aylarında bu şehri görmemiş olsam da, çok güzel olduğuna eminim, en azından ağaçlar yeşil olur ve Porsuk Çayında gondol turu yapılabilir. Bu aktiviteler için yazın tekrar gitmeyi de planlıyoruz açıkçası. Nasıl gidildiğine gelince, zaten İstanbul'dan ve Ankara'dan hızlı tren seferleri de mevcut bildiğim kadarıyla ancak siz de benim gibi daha geleneksel yöntem olan otobüsü kullanabilirsiniz. İstanbul'dan yola çıkacak kişiler için bilgilendirme normal şartlarda 5 saat civarında süren yolculuk kış şartlarında 6 saate uzayabiliyor. Eskişehir otogara indiğinizde şehre ulaşmak kolay oluyor, alt yapı anlamında gelişmiş bir şehir olduğundan rahatlıkla tramvay kullanarak şehir merkezine gidebilirsiniz, hatta biz pek çok gezimizi tramvay kullanarak yaptık.

Eskişehir'i gezmek için birkaç gün yeterli oluyor. Bizim ilk durağımız Odunpazarı Evleri oldu. Tramvaya binerek Atatürk Lisesi durağında indiğinizde, birkaç dakikalık yürüme mesafesi sonrası bu meşhur evlerin bulunduğu bölgeye giriyorsunuz. Zaten şehirde görülmesi gereken pek çok yer bu bölgede. Yazın daha cıvıl cıvıl oluyormuş sokaklar, Osmanlı Şerbetleri, el işi ürünleri ve cam işi / lüle-taşı ürünler satan stantlar oluyormuş ancak kışın etrafa bir dinginlik hakimdi. Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL), Lüle Taşı Müzesi (ücretsiz) ve Balmumu Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL) hepsi bu bölgede ve yürüme mesafesinde. Ancak gitmeden ziyaret saatlerine mutlaka bakın zira öğlen iki saat kapalı oluyor ve akşam beşte kapanıyor.

Balmumu Müzesi Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı balmumu heykellerle açılmış olup, tarihi kişiler ile yerli ve yabancı ünlü 160 kişinin heykelini sergilemektedir. Aslında beklediğimden büyük ve başarılıydı, üstelik (siyasi odalar hariç) müze içinde rahat rahat fotoğraf da çekebiliyorsunuz. Balmumundan yapılmış heykellerden oluşan ilk müze olan ve 1835 yılında Londra'da açılan Madam Tussauds'dan sonra bu fikrin dünyada yaygınlaşması sonucu İstanbul'da veya farklı yerlerde açılan sergileri gezmiştim ancak Büyükerşen'in eserlerinden oldukça keyif alacaksınız.

Ayrıca Odunpazarı'na yürüme mesafesinde Karikatür Müzesi ve Cumhuriyet Tarihi Müzesi (bu aralar tadilattaymış) yer almaktadır. Karikatür Müzesi ziyareti ücretsiz. Eskişehir Anadolu Üniversitesi tarafından kurulan müze iki kattan oluşuyor: Üst katta arşiv eserleri bulunuyor ve alt katta karikatüristlerin açtığı sergiler ziyarete açılıyor. Türk ve Eskişehirli karikatüristlerin ve sergi afişlerinin sergilendiği daimi odaların yanı sıra, (muhtemelen bir yarışma için gönderilen) yabancı karikatüristlerin eserleri de oldukça ilgi çekiciydi (müzede ünlü karikatür karakterlerinin üç boyutlu heykelleri de mevcut). Genel tema "Nasrettin Hoca"ydı ve bambaşka kültürlerde yaşayan insanların Nasrettin Hoca'yı nasıl yorumladığını merak ediyorsanız, Karikatür Müzesi'ne bir uğrayın derim.

Eskişehir'de görülecek diğer bir yer Devrim Arabası ve Havacılık Müzesi (uçak müzesi)'dir. İlk Türk arabası "Devrim" Tren garına yürüme mesafesindeki TÜLOMSAŞ fabrikası önünde cam bir odada sergilenmektedir. Havacılık Müzesi ise tramvayın "Hava Müzesi" durağında, tramvaydan iner inmez sağınızda kalmaktadır. 1. Hava İkmal ve Bakım Komutanlığı tarafından oluşturulan müze açık hava müzesi şeklindedir (bu nedenle kışın gitmek iyi fikir olmayabilir) ve eski ve kullanımda olan uçak modelleri, tarihi nitelik kazanan uçaklar ve bir polis helikopteri sergilenmektedir. Kullanım ömürleri dolduktan ve restore edildikten sonra müzede sergilenen modeller arasında F-4 Ağır Bombardıman Uçağı, C4 Nakliye Uçağı ve Kıbrıs savaşında kullanılan bir nakliye uçağı da yer almaktadır.

Gelelim yemeklere... Bu konuda ilk durağımız meşhur Eskişehir Çibörek Evi oldu. Kırım-Tatar yemeklerinin yapıldığı Çibörek Evinde tabak börek, göbete, katlama, sorpa, kaşık börek, kıygaşa gibi yemeklerin de tadına bakabilirsiniz. Eskişehir Çibörek Evi'nin iki yerde şubesi var: Birisi Atatürk Bulvarı 97 numarada, diğeri de Acıbadem Hastanesi yanında. Yeri gelmişken belirteyim, ben çiböreğin ("çiğbörek") olduğunu sanıyordum ancak Tatarcada "çir" lezzetli anlamına gelen bir kelimeymiş. Anladığım kadarıyla "çirbörek" (lezzetli börek) zamanla bu şekilde söylenegeldi.

Eskişehir denilince ikinci akla gelen yemek "Balaban Köfte". Pidenin üstüne dökülen et suyu, domates ve yoğurt sosu ile yapılan yemek alıştığımız tatlara çok da yabancı değil. Eskişehir'de bu yemeği güzel yapan birkaç yer varmış ama biz Abdüsselam'ı tercih ettik (Arifiye Mahallesi, Belediye Sokak, no:63/7). Oradan çıkınca bir Eskişehir klasiği olan "Karakedi Boza"da boza içmelisiniz. Oldukça yoğun kıvamlı olan bu içeceğin seveni çok, almak için önünde sıraya girmeniz gerekiyor :). Genelde ayaküstü içiliyor ama paket de yapıyorlar, eğer yanınızda götürmek isterseniz (http://www.karakedibozacisi.com/index.html). Ve tabi son durak: Kör Kamil Meyhanesi. Biraz zor bulunuyor, çünkü hem çıkmaz sokakta hem de tabelası yok :). Kuruluş tarihi 1936'ymış, hatta duyduğumuz kadarıyla 30-40 yıllık müşterileri de varmış. En çok kelle önerildi ancak gittiğimiz gün kelle yapılmadığı için diğer mezeleri denedik: pilaki, lahana dolması, beyaz peynir, ciğer ve patlıcan ezme. Biz oldukça beğendik, yolunuz düşerse siz de mutlaka deneyin! (Vedat Milör de meyhaneyi oldukça beğendiğini belirtmiş bu arada).

Güzel bir plan yapıp mutlaka uğrayın. Hem şehrin kendine özgü lezzetlerini tadıp hem de güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Ayrıca lüle taşından yapılmış minik bir takıyı da kendinize hediye edebilirsiniz. Lüle taşının insana pozitif enerji verdiği söyleniyor, belki de doğrudur :).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder