8 Ekim 2014 Çarşamba

Gürcistan - Güney Osetya ve Kafkasya Gezi Yazısı


Bayram tatilini değerlendirmek için çeşitli alternatifler düşündük. Sezonun son deniz tatili için Güney illerine gitmek (Antalya ya da Fethiye gibi), Avrupa'da 3 günlük bir gezi yapmak (bu biraz zor olacaktı ki zamanımız az kalmıştı) ya da vizesiz bir ülkeye seyahat etmek gibi alternatifler arasında, vize uygulamayan, uygun fiyatlı ve yakın olması dolayısıyla Gürcistan'da karar kıldık. Ayrıca Gürcistan'ın bir artısı daha var - PASAPORTSUZ girebiliyorsunuz. Dışişleri Bakanlığı internet sitesinde pasaportsuz girilebildiği yazıyordu ancak uygulamada bir sorunla karşılaşmaktan korkuyorduk. Nitekim öyle olmadı, aynen Kuzey Kıbrıs gibi, giriş-çıkış kartına damga basmak suretiyle TC nüfus cüzdanıyla Tiflis'e rahatça girdik. Tabi iki saatlik uçak yolculuğundan sonra sıcak denizlerdeki memleketimizi geride bıraktığımız için, birkaç derece soğuyan havayla beraber otelimize gittik. Burada önemli bir anımsatma yapmak isterim, havaalanından taksiye binecekseniz eğer (bizim Tiflis Havaalaninden şehir merkezi aşağı yukarı 20 Lari tuttu) taksiciyle mutlaka pazarlık yapın ve son fiyat olduğundan emin olun. Zira ineceğiniz yere geldikten sonra "O tek kişilik fiyattı, iki kişi olduğunuz için iki katı vermeniz gerekiyor." diyebilirler.
Toplamda 3 gün kaldığımız Gürcistan'da ilk gün şehir merkezini gezdik. Kura Irmağının (Kür) her iki tarafına kurulan şehir adını Tbili (ılık) sudan almaktaymış. Şehir ırmağın iki tarafına doğru yayılsa da, "old town" denilen merkezi ırmağın batı yakasına kalıyor. Tarihle iç içe, küçük ve sevimli bir şehir olsa da, yeni yeni gelişmekte olan bir ülkenin havası hemen hissediliyor. Diğer bir deyişle şehirde "tam oturmamışlık" ve "eskilik" göze çarpıyor. Ancak genel olarak kendi halinde, sakin ve güzel bir şehir - özellikle geceleri. Barlar sokağı gibi küçük bir sokakta (Erekle II Str.) KGB Bar adında içi Stalin (Gürcü olduğu için seviliyor) ve Sovyet Rusya'sına ait resimlerle dolu sevimli bir bar var. Gitmeye fırsatınız olursa, bir shot votka içebilirsiniz, meşe fıçılarında bekletildiği için egzotik bir tadı var.
Buradan çıktıktan sonra Liberty Square, Barış Köprüsü (solda), teleferik ile çıkılan Narikala Castle (Narin Kale) ve gün sonunda füniküler ile Mtatsminde Plateau'ya gittik. Burası şehre manzara olarak tamamen hakim olan tepe üstünde yeşil bir park ve en güzel noktasında Funicular Restaurant var (akşam yemeği yemek için harika bir yer). Gürcistan'da yemek nispeten ucuz, Funicular Restaurant'ta akşam yemeği aşağı yukarı 30 Lari tutuyor (1 Gürcü Larisi yaklaşık 1.28 Türk Lirası yapıyor). Yemekten sonra merkeze inerek ırmağın doğusunda bulunan ve muhtemelen şehrin her noktasından görülen (özellikle gece çünkü ışıklandırılması muhteşem) Holy Trinity Cathedral'e (sağda) gittik. Gürcülerin (pek çoğu Ortodoks) ülkedeki merkez katedrali burasıymış ve Sovyetlerden çıkar çıkmaz (1995) yılında inşasına başlanmış. Ülkede çok fazla dindar insan vardı ki Sovyetler Birliğine rağmen, bu nasıl oldu hala anlam veremedim.
Ertesi gün sabah 9'da yollara düştük ve Şehir merkezinden bindiğimiz metronun "Didube" (Otogar) durağında indik. Dikkatli olunuz zira toz-toprak-çamur içinde düzensiz bir otogar. Oradan birine "Qazbegi"ye giden minibüsleri sorabilirsiniz, otogarın sonunda bir yerden kalkıyor (kişi başı 10 Lari ücret alınıyor). Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra, Güney Osetya - Qazbegi'ye varıyorsunuz (dağ tepe gidildiği ve yolumuz sık sık koyun, kuzu, ineklerce kesildiği için bu süre hava koşullarına göre uzayabiliyormuş). Biz Qazbegi'ye Ekim ayında gittik ancak yazın gidenlerin fotoğraflarından bu bölgenin yemyeşil çimlerle kaplı ve rengarenk kır çiçekleri ile donanmış olduğunu görebilirsiniz (mutlaka google görsellerden bakın).

Ekim ayında da yine yeşildi ancak artık sezonun sonunun geldiği belliydi. Eğer bir gezi planlıyorsanız, yazın yapmanız daha uygun olur, en azından serinlemiş olursunuz (Qazbegi dağı 5000 metrenin üzerinde). Dağın tepesinde Gergetis Sameba'ya (Gergeti Trinity Church) gitmek için ince bir patikayı kilometrelerce tırmanmak gerekiyor (resimleri kilisenin önünde çektim). Kiliseye ayrı bir yoldan bisiklet veya jeep ile de gidebiliyorsunuz. Ayrıca kilisenin bulunduğu bölgenin eteklerinde dağcılar da kamp yapıyor, eğer kamp yapmayı seviyorsanız mükemmel bir alan. Biz tam bir günümüzü Qazbegi'ye ayırdık, zira 3 saatlik yol ve yaklaşık 2 saatlik dağ tırmanışından sonra (geri Tiflis'e dönmek için 3 saat daha gerekiyor) geriye pek vakit zaten kalmıyor. Bu bölgeye geldikten sonra güzel bir restaurantta leziz bir Gürcü yemeği yemeden de dönmeyin :).
Ertesi gün -ki bu Gürcistan'da son günümüz- şehrin içinde gezinti yapıp (müze, sergi vb.) Rustaveli Caddesine gittik. Rustaveli Caddesi şehrin merkezinde bulunuyor ve lüks bir cadde (Bağdat Caddesi gibi düşünülebilir). Burada bazı ünlü Gürcü ressamların resimlerinin reprodüksiyonları satılıyor (küçük hediyelikler de satılıyor). Ancak en ilginç noktalar Mtkvari Nehrinin kıyısındaki 9 Mart Parkı ve Dedaena Parkı.
Burada kurulan bitpazarlarında Sovyetler'den kalan madalyalar, takılar, paralar koleksiyonerler için satışa sunulmuş. İkinci el porselen takımlar, kristal bardaklar, gümüş takımlar, eski fotoğraflar, fotoğraf makineleri ve yine ünlü Gürcü ressamların resimlerinin kopyaları (gerçek olmadıklarını tahmin ediyorum) satılıyor. Gezmesi oldukça keyifliydi. Bozuk para, saat, pul, eski fotoğraf, kağıt para, rozet veya başka küçük eşyaların koleksiyonlarını yapmayı sevenlerin buraya uğramasında fayda var. Yalnızca Sovyet, Rus veya Gürcü değil, çevre ülkelere (Ermenistan, Azerbaycan veya Türkiye) ait eşyalara da rastlanıyor. Ancak duyduğum kadarıyla eskiden çok uygun fiyatlı olan bu bitpazarı, son zamanlarda popülarite kazanıp pahalanmış. Pazarlık yapabilirsiniz.

Harika bir geziydi. Hem kültürel hem de tarih açısından faydalı oldu, hem de eğlenceliydi. Farklı bir ülkeyi görmek, doğa turizmi ve yeni damak tatlarını da belirtmek gerekiyor tabi. Eğer birkaç gün zamanınız ve az miktar da paranız varsa mutlaka deneyin derim. Pasaport yok vize yok ve dolayısıyla nazlanmanız için hiçbir bahane yok :). Batum'a gitmek daha uygun olabilir ancak Qazbegi'yi mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Aslında bahsedilecek çok şey var ancak daha fazla uzatmayayım. Gitmişken, Kafkas yemeklerini ve şaraplarını da es geçmeyin ;): http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/10/kafkas-yemekleri.html


Diğer Gezi Yazılarım hakkında:

Kuzey Kıbrıs Gezi yazısı: http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/05/kuzey-kbrs-gezi-yazs.html
Safranbolu Gezi yazısı: http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/02/hafta-sonu-safranbolu.html
Burgazada Gezi Yazısı: http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/07/burgazada-gezi-yazs.html
Selçuk-Efes Gezi yazısı: http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/08/selcuk-efes-sirince-gezi-yazs.html
Şirince Gezi yazısı: http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/08/sirince-gezi-yazs.html
Ayvalık Gezi yazısı:http://gundelikpaylasimlar.blogspot.com.tr/2014/07/ayvalk-dalsgezi-yazs.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder