Şirince benim özellikle gitmek istediğim yerlerdendi. Sabahattin Ali'nin "Çirkince" adlı eserinde anlattığı köy olan Şirince'nin; bu hikayedeki gibi zeytin ve incir ağaçlarıyla dolu, kıvrıla kıvrıla uzayan bir toprak yoldan gidilen cennet köşesi gibi yeşil ve çivitli Rum evleriyle sevimli bir yer olup olmadığını görmek geçtiğimiz hafta nasip oldu. Gitmek için (eğer kendi aracınız varsa zaten Selçuk ilçesinde tabelaları takip ederek gidebilirsiniz) Selçuk ilçesine kadar geldikten sonra (Biz Kuşadası'ndan geldik, minibüsler var) Selçuk'tan Şirince köyüne giden minibüslere bineceksiniz (yaklaşık olarak 8 km uzaklıkta). Şirince köyüne kıvrım kıvrım bir dağ yolundan ulaşılıyor ve bir anda karşınıza çıkıyor. Görür görmez zaten hayran oluyorsunuz; dağ yamacında turuncu kiremitli beyaz boyalı sevimli köy evleri sizi karşılıyor (köylüler hala burada yaşıyormuş). Köyün meydanı, çarşısı ve tepeye doğru giden yoldaki butik dükkanlar ve tepedeki kilise turistik ziyaret amaçlı gelenler için ayrılmış. Kilise oldukça harap halde ancak mahzeni şarap mahzeni olarak korunmuş ve şu an şarap satışı yapılıyor.
Köyün adının nereden geldiğine ilişkin çeşitli rivayetler var. Birincisi köyün ilk sahipleri olan Rumların "Köyünüz nasıldır?" sorusuna Türklerin gelmemesi için "Çirkin, çirkin" diye yanıt verdikleri ve köyün adının bu şekilde kaldığı şeklindedir. Ancak bu bana pek inandırıcı gelmedi. Sabahattin Ali'nin de bahsettiği ikinci söylence de köyün özgün adının Rumca bir kelime olan "Kirkince" olduğu ancak Rum telaffuzundan dolayı köyün adının "Çirkince" olarak kaldığı anlatılmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir Valisi Kazım Dirik'in "Bu kadar güzel bir yerin adı Çirkince olmasın, Şirince olsun" talimatıyla köyün adı değiştirilmiştir. Türkiye - Yunanistan nüfus mübadelesi sonucu Yunanistan'dan tütün işçisi Türkler köye yerleştirilince bağ, bahçe, incir ve zeytin işinden anlamadıkları için mübadeleyi izleyen yıllarda biraz sefillik yaşamışlar ancak zamanla işler yoluna girmiş. Özellikle son yıllardaki turistik ilgiden dolayı şarapçılık çok gelişmiş. Şarap derken :) bilindiği üzere Şirince'nin şarapları çok ünlüdür. Biz de o kadar yol gitmişken, şarapları denemek istedik tabi :).
Köy meydanından Kiliseye kadar yol boyunca şarapçıları göreceksiniz zaten. Çekinmeden içeri girebilirsiniz. İnsanlar sıcak kanlı ve dilediğiniz şarabı tatmanıza izin veriyorlar. Biz de en az otuz çeşit şarabı tattık tabi. Her şarapçının başka bir meyve şarabını beğensek de, ortak beğenimiz Karadut şarabı ve Böğürtlen şarabından yana. Tatlı şarap düşünmezseniz, ferah olarak elma şarabı veya sakız şarabını ekşi sevenler için vişne veya yaban mersini şarabını tercih edebilirsiniz. Veya klasik sevenler için kırmızı şarap ve beyaz şarap zaten her yerde mevcut. Dönüşte uçakla döneceğimiz için bol bol alışveriş yapamadık, yalnızca Karadut, Böğürtlen ve Kırmızı şarap aldım (bavulda en fazla 3 şişe taşıyabiliyorsunuz) ancak güzel haber: Türkiye'nin her yerine siparişle şarap iletilebiliyor (kargo ile gönderiliyor). Arkadaşlarımdan şarap sipariş edenlerin şaraplarını kargo ile getirttim, ve hiç kırılmadan tam zamanında bana ulaştı :). Kilise Mahzen Şaraplarına (
Akberg Şarapları Şirince - Kazım Karademir) teşekkürlerimi iletirim.
-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-
Son yılların ünlü tatil beldesi Şirince, Selçuk ilçe merkezine sekiz kilometre uzaklıkta. Şehir kalabalığından bunalan doğasever tatilciler için gerçek bir cennet olan Şirince'ya dar, kıvrımlı bir dağ yoluyla ulaşılıyor. Rakımı ise 350 metre. Zeytinliklerle çevrili çanak biçiminde bir vadinin yamacında kurulu Şirince'nin en önemli özelliği, özgün mimari dokusunu aynen koruması.
-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-o-
Şirince, a holiday destination that has gained popularity in recent years, is eight kilometres to Selçuk town centre. You can reach Şirince via a narrow crooked mountain road -a real paradise for nature-loving holidaymakers overwhelmed by the crowds of the city. It has an altitude of 350 metres. Built on the slopes of a fascinating, bowl-shaped valley surrounded by olive grove, Şirince's authentic architectural texture is its most distinctive feature.