11 Ocak 2016 Pazartesi

Karaköy - Hasköy Gezi Yazısı


İstanbul Barosu'nun resim kursu ekibinden katılımcı hanımların daveti ile baronun ara ara düzenlediği İstanbul gezilerinden birine katıldım. "Fener Balat Avyansaray" kitabının yazarı olan Ahmet Faik Özbilge'nin rehberliğinde Karaköy'de başlayan turumuz neredeyse bir tam gün sürerek Hasköy'de son buldu. Karaköy'de önünden defalarca geçmeme rağmen hikayesini/ne olduğunu bilmediğim pek çok bina olduğunu fark ettim. Aklımda kaldığı kadarıyla bazılarından bahsetmek isterim. Güzergahımız Fransız Geçidi ve çatılardaki Rus kiliseleri ile başladı. Karaköy'de çatısında yeşil bir kubbe olan bir bina görürseniz, orası çok yüksek ihtimalle bir Ortodoks kilisesidir :). Biz de beş kat merdiven çıkarak bir tanesine bakmak istedik ancak pazar günü olduğundan içeride Rus & Gürcü olduğunu tahmin ettiğim bir cemaatin pazar ayini vardı.
Sağdaki fotoğrafta gördüğünüz üzere, Aya Panteleymon Kilisesindeki cemaat pazar ayinini icra etmektedir. Yürüme mesafesinde bile üç-dört kilise bulunduğunu görünce çok şaşırdım ancak sanırım inanç farklılıklarından dolayı cemaat profilleri farklı. Soldaki fotoğrafta Türk kökenli Hristiyanlar için varlık gösteren Türk-Ortodoks kilisesinden çekilen bir fotoğrafı görüyorsunuz. Eskiden Karaköy'deki kiliselerde fotoğraftaki gibi gemiler mevcutmuş, sebebi de liman olması dolayısıyla İstanbul'u transit kullanan denizcilerin ibadetlerini yaptıkları yer olmasıymış.


Karaköy'de ve Galata'daki kiliselerin, sinagogların, namlı mimli sokakların ve yabancı okulların yanı sıra, Kurşunlu Mahzen Cami olarak da bilinen sıra dışı bir yer altı cami mevcuttur (solda). 15. yy ait haritalarda bu caminin silahhane olarak gösterildiğim belirtilmektedir. Günümüzde ise içerisi cami gibi dekor edilmiş olup, bazı sahabelerin türbeleri de ışıklandırılmış şekilde cami içinde yer almaktadır. Bu camiden çıktıktan sonra Karaköy motor iskelesinden Sütlüce'ye doğru yola çıktık. Yolculuk sırasında Galata Köprüsü, Bahriye Divanhanesi, Deniz Hastanesi ve tersaneler hakkında biraz bilgi edindikten sonra Sütlüce'ye indik.

Artık öğle yemeği vakti geldiğinden, mezbahaları ve sakatatları ile ünlü Sütlüce'de uykuluk yapan bir mekana gittik (Sadrazam Mahmut). Yalnızca uykuluk değil mekana özgü başka lezzetler de mevcuttu (manda kaymağı ve tereyağıyla yapılan kavurmalı bulgur pilavı gibi). Bu nedenle yolunuz düşerse bu mekana uğramanızı tavsiye ederim. Yemekten sonra Lengerhane, Karaim Sinagogu, Maalem Sinagogu, eskiden sinagog olan Safiye Sultan Kahvesi ve Aya Paraskevi Kilisesini ziyaret ettik. Bir hususu açıklığa kavuşturmak isterim, gezimizi pazar günü yaptığımızdan, bazı kiliselerde ayin vardı ve giremedik. Sinagoglar ise maalesef ziyarete kapalıydı, yalnızca dışından görebildik.


Son durağımız Hasköy'deki Aynalıkavak Kasrı'ydı. 17. yüzyılda inşa edilen saray önceleri tersane sarayı olarak tanınmış ve tadilat sonrasında odalarına konulan aynalar sebebiyle bu isimle anılmaya başlanmıştır. Padişahların pek uğrak yeri olmasa da, tersane ziyaretlerinde ve sünnet düğünü sebebiyle zaman zaman kullanılmıştır. Günümüzde içinde sergilenenlerin bir kısmı orijinaline uygun şekilde yerleştirilen eşyalardan oluşmaktadır. Bizim ziyaretimiz sırasında bodrum katındaki (mutfak vb. salonların bulunduğu) tadilat henüz sona ermemişti.

Güzel bir pazar günü geçirdik, hem yıllarca İstanbul'da yaşamama rağmen görmediğim yerler keşfettim hem de daha önce denemediğim bir tat tecrübe ettim. Size nasıl gideceğinizi anlattım, siz de deneyin :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder