"Hal ve Gidiş" resim sergisinin ressamı Hatice Gülmez Nalbant'ın daha önce pek çok karma sergide resimleri sergilenmiş ve kişisel sergilerini de açmış. Oldukça üretken ve akademik olarak da eğitimli bir ressam. Hatice Gülmez Nalbant sergisinde değişken kent yaşamının insanlarda yarattığı kayboluşu, ketin mahalle ve sokaklarındaki anı, özlem ve umutların farklılaşarak yer değiştirmesini betimlemiş. Hatta kendi yaptığı bir yoruma göre, belleksizleşme (kentin kayboluşu ve unutuluşu) toplumsal ayrışma ve yabancılaşmanın habercisi iken aynı zamanda toplumun çekirdeği olan kadınları da derinden etkiliyor. Sergi kataloğunun hemen başında bu konuda Prof. Hasan Pekmezci tarafından yazılmış bir tanıtım da bulabilirsiniz: Sanatın sorgulayan yönü. Ben bu sergiyi beğendim, resimlerin renklerinin uyumu ve dışarıya verdiği ışık hoşuma gitti, her ne kadar bazıları hüzünlü olsa da. Vaktiniz varsa 30 Ocak'a kadar Ziraat Bankası Sanat Galerisinde ziyaret edebilirsiniz. İyi eğlenceler!
The most dangerous risk of all - the risk of spending your life not doing what you want on the bet you can buy yourself the freedom to do it later.
27 Ocak 2015 Salı
26 Ocak 2015 Pazartesi
Kent ve Kolaj Resim Sergisi
Özlem Vargün'ün "Kent ve Kolaj" resim sergisi resim yapma teknikleri açısından ufkumu açtı diyebilirim. Ressam eserleri için "tuval üzerine karışık teknik" diyerek fazla açıklama yapmak istemese de, resimlerinin büyük bir kısmının "baskı resim" üzerine yağlı boya & akrilik boya ile desenler çizilmesi şeklinde yapıldığı anlaşılıyor. Teknik olarak bana oldukça değişik ve özgün geldi, ama aynı boyutlardaki yağlı boya tablo yapmaktan daha kolay bir teknik olduğunu da söylemek lazım. Şehir ve Bölge planlama mezunu olduğu için sanatçının "şehir siluetleri" üzerine yoğunlaştığınız tahmin ediyorum, ayrıca fotoğraf sergilerine de katılmış olması neden bu tekniğe yöneldiğini de açıklar nitelikte. Pek çok şeyi araştırmaya ve denemeye meraklı, yeniliklere açık bir sanatçı var karşımızda, bu yönüyle kendisi örnek aldığım kişiliklerden. Önce deneyelim, olup olmayacağına daha sonra karar veririz ;). Sanatçının şehir siluetlerini ve renkli-dikkat çekici eserlerini beğendim, hemen hemen her resmini tek tek inceledim (en çok zaman harcadığım sergilerden birisi bu olabilir). Eğer siz de ziyaret etmek isterseniz, sergi Tünel Sanat Galerisi alt salonda 30 Ocak'a kadar devam edecek. İyi eğlenceler!
"Yeteneğiniz varsa, çizgiye, renge, kompozisyona... Yeter mi? Yetmez elbet, aşkınız, sevdanız da gerekir kuşkusuz. Üstüne üstlük, bir dolu da eğitimden geçmiş ve hep sürdürüyor iseniz... Ne denebilir, daha ne beklenebilir ki... İşte böylesi bir örnek, böylesi tepeden tırnağa bir sanatçı: Özlem Vargün..."
"Yeteneğiniz varsa, çizgiye, renge, kompozisyona... Yeter mi? Yetmez elbet, aşkınız, sevdanız da gerekir kuşkusuz. Üstüne üstlük, bir dolu da eğitimden geçmiş ve hep sürdürüyor iseniz... Ne denebilir, daha ne beklenebilir ki... İşte böylesi bir örnek, böylesi tepeden tırnağa bir sanatçı: Özlem Vargün..."
23 Ocak 2015 Cuma
Da Mario Ristorante
Son zamanlarda İtalyan Restoranlarına ilgi m arttı yoksa öyle mi denk geldi bilemiyorum. Bu kez yine arkadaşların tercihi bir İtalyan Restoranı oldu: Da Mario. Mekanın sade ama zevkli bir dekoru ve hafif bir aydınlatması var. Tadına baktığım yemeklerden en çok tavsiye ettiği lezzet çikolata soslu Tiramisu oldu -ki benim tatlıya ne kadar az ilgim olduğunu bilirsiniz. Tiramisu yumuşacık kıvamıyla gerçekten çok lezzetliydi. Diğer bir tavsiyem şarap için olacak: Cabernet Sauvignon (Toscana 2010). Kendi üretimleri olduğunu öğrendiğim bu şarap tatlı ve yumuşak bir içime sahipti. Diğer yemeklerine gelince, herhangi bir İtalyan restoranından daha lezzetli diyemeyeceğim ancak lezzetli. Deniz mahsullü risotto ve dana carpaccio benim tavsiye ettiklerimden. Da Mario Etiler mahallesinde, Bebek yokuşunun hemen başında, 7 numara. Eğer gitmek isterseniz, belirtmek isterim, İtalyan yemeklerini seven birisi olarak elbette yemekleri seveceksiniz ama fiyatlar uygun değil :). İyi eğlenceler!
12 Ocak 2015 Pazartesi
Eskişehir Gezi Yazısı
Bu hafta sonu biraz da değişiklik olması amacıyla Eskişehir'e önceden planladığımız bir gezi yaptık. Önceden planlamış olduğumuzu özellikle vurgulamak istiyorum zira böyle olmasaydı bu kadar soğuk bir havada gitmeyip birkaç hafta erteleyebilirdik :). Hava soğuk da olsa biraz midemi üşütmüş de olsam, güzel bir geziydi (sanırım en son 6-7 yıl önce gitmiştim ve gezme fırsatım da olmamıştı). Her ne kadar ilkbahar-yaz aylarında bu şehri görmemiş olsam da, çok güzel olduğuna eminim, en azından ağaçlar yeşil olur ve Porsuk Çayında gondol turu yapılabilir. Bu aktiviteler için yazın tekrar gitmeyi de planlıyoruz açıkçası. Nasıl gidildiğine gelince, zaten İstanbul'dan ve Ankara'dan hızlı tren seferleri de mevcut bildiğim kadarıyla ancak siz de benim gibi daha geleneksel yöntem olan otobüsü kullanabilirsiniz. İstanbul'dan yola çıkacak kişiler için bilgilendirme normal şartlarda 5 saat civarında süren yolculuk kış şartlarında 6 saate uzayabiliyor. Eskişehir otogara indiğinizde şehre ulaşmak kolay oluyor, alt yapı anlamında gelişmiş bir şehir olduğundan rahatlıkla tramvay kullanarak şehir merkezine gidebilirsiniz, hatta biz pek çok gezimizi tramvay kullanarak yaptık.
Eskişehir'i gezmek için birkaç gün yeterli oluyor. Bizim ilk durağımız Odunpazarı Evleri oldu. Tramvaya binerek Atatürk Lisesi durağında indiğinizde, birkaç dakikalık yürüme mesafesi sonrası bu meşhur evlerin bulunduğu bölgeye giriyorsunuz. Zaten şehirde görülmesi gereken pek çok yer bu bölgede. Yazın daha cıvıl cıvıl oluyormuş sokaklar, Osmanlı Şerbetleri, el işi ürünleri ve cam işi / lüle-taşı ürünler satan stantlar oluyormuş ancak kışın etrafa bir dinginlik hakimdi. Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL), Lüle Taşı Müzesi (ücretsiz) ve Balmumu Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL) hepsi bu bölgede ve yürüme mesafesinde. Ancak gitmeden ziyaret saatlerine mutlaka bakın zira öğlen iki saat kapalı oluyor ve akşam beşte kapanıyor.
Balmumu Müzesi Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı balmumu heykellerle açılmış olup, tarihi kişiler ile yerli ve yabancı ünlü 160 kişinin heykelini sergilemektedir. Aslında beklediğimden büyük ve başarılıydı, üstelik (siyasi odalar hariç) müze içinde rahat rahat fotoğraf da çekebiliyorsunuz. Balmumundan yapılmış heykellerden oluşan ilk müze olan ve 1835 yılında Londra'da açılan Madam Tussauds'dan sonra bu fikrin dünyada yaygınlaşması sonucu İstanbul'da veya farklı yerlerde açılan sergileri gezmiştim ancak Büyükerşen'in eserlerinden oldukça keyif alacaksınız.
Ayrıca Odunpazarı'na yürüme mesafesinde Karikatür Müzesi ve Cumhuriyet Tarihi Müzesi (bu aralar tadilattaymış) yer almaktadır. Karikatür Müzesi ziyareti ücretsiz. Eskişehir Anadolu Üniversitesi tarafından kurulan müze iki kattan oluşuyor: Üst katta arşiv eserleri bulunuyor ve alt katta karikatüristlerin açtığı sergiler ziyarete açılıyor. Türk ve Eskişehirli karikatüristlerin ve sergi afişlerinin sergilendiği daimi odaların yanı sıra, (muhtemelen bir yarışma için gönderilen) yabancı karikatüristlerin eserleri de oldukça ilgi çekiciydi (müzede ünlü karikatür karakterlerinin üç boyutlu heykelleri de mevcut). Genel tema "Nasrettin Hoca"ydı ve bambaşka kültürlerde yaşayan insanların Nasrettin Hoca'yı nasıl yorumladığını merak ediyorsanız, Karikatür Müzesi'ne bir uğrayın derim.
Eskişehir'de görülecek diğer bir yer Devrim Arabası ve Havacılık Müzesi (uçak müzesi)'dir. İlk Türk arabası "Devrim" Tren garına yürüme mesafesindeki TÜLOMSAŞ fabrikası önünde cam bir odada sergilenmektedir. Havacılık Müzesi ise tramvayın "Hava Müzesi" durağında, tramvaydan iner inmez sağınızda kalmaktadır. 1. Hava İkmal ve Bakım Komutanlığı tarafından oluşturulan müze açık hava müzesi şeklindedir (bu nedenle kışın gitmek iyi fikir olmayabilir) ve eski ve kullanımda olan uçak modelleri, tarihi nitelik kazanan uçaklar ve bir polis helikopteri sergilenmektedir. Kullanım ömürleri dolduktan ve restore edildikten sonra müzede sergilenen modeller arasında F-4 Ağır Bombardıman Uçağı, C4 Nakliye Uçağı ve Kıbrıs savaşında kullanılan bir nakliye uçağı da yer almaktadır.
Gelelim yemeklere... Bu konuda ilk durağımız meşhur Eskişehir Çibörek Evi oldu. Kırım-Tatar yemeklerinin yapıldığı Çibörek Evinde tabak börek, göbete, katlama, sorpa, kaşık börek, kıygaşa gibi yemeklerin de tadına bakabilirsiniz. Eskişehir Çibörek Evi'nin iki yerde şubesi var: Birisi Atatürk Bulvarı 97 numarada, diğeri de Acıbadem Hastanesi yanında. Yeri gelmişken belirteyim, ben çiböreğin ("çiğbörek") olduğunu sanıyordum ancak Tatarcada "çir" lezzetli anlamına gelen bir kelimeymiş. Anladığım kadarıyla "çirbörek" (lezzetli börek) zamanla bu şekilde söylenegeldi.
Eskişehir denilince ikinci akla gelen yemek "Balaban Köfte". Pidenin üstüne dökülen et suyu, domates ve yoğurt sosu ile yapılan yemek alıştığımız tatlara çok da yabancı değil. Eskişehir'de bu yemeği güzel yapan birkaç yer varmış ama biz Abdüsselam'ı tercih ettik (Arifiye Mahallesi, Belediye Sokak, no:63/7). Oradan çıkınca bir Eskişehir klasiği olan "Karakedi Boza"da boza içmelisiniz. Oldukça yoğun kıvamlı olan bu içeceğin seveni çok, almak için önünde sıraya girmeniz gerekiyor :). Genelde ayaküstü içiliyor ama paket de yapıyorlar, eğer yanınızda götürmek isterseniz (http://www.karakedibozacisi.com/index.html). Ve tabi son durak: Kör Kamil Meyhanesi. Biraz zor bulunuyor, çünkü hem çıkmaz sokakta hem de tabelası yok :). Kuruluş tarihi 1936'ymış, hatta duyduğumuz kadarıyla 30-40 yıllık müşterileri de varmış. En çok kelle önerildi ancak gittiğimiz gün kelle yapılmadığı için diğer mezeleri denedik: pilaki, lahana dolması, beyaz peynir, ciğer ve patlıcan ezme. Biz oldukça beğendik, yolunuz düşerse siz de mutlaka deneyin! (Vedat Milör de meyhaneyi oldukça beğendiğini belirtmiş bu arada).
Güzel bir plan yapıp mutlaka uğrayın. Hem şehrin kendine özgü lezzetlerini tadıp hem de güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Ayrıca lüle taşından yapılmış minik bir takıyı da kendinize hediye edebilirsiniz. Lüle taşının insana pozitif enerji verdiği söyleniyor, belki de doğrudur :).
Eskişehir'i gezmek için birkaç gün yeterli oluyor. Bizim ilk durağımız Odunpazarı Evleri oldu. Tramvaya binerek Atatürk Lisesi durağında indiğinizde, birkaç dakikalık yürüme mesafesi sonrası bu meşhur evlerin bulunduğu bölgeye giriyorsunuz. Zaten şehirde görülmesi gereken pek çok yer bu bölgede. Yazın daha cıvıl cıvıl oluyormuş sokaklar, Osmanlı Şerbetleri, el işi ürünleri ve cam işi / lüle-taşı ürünler satan stantlar oluyormuş ancak kışın etrafa bir dinginlik hakimdi. Atlıhan El Sanatları Çarşısı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL), Lüle Taşı Müzesi (ücretsiz) ve Balmumu Müzesi (öğrenci 2 TL - diğer 5 TL) hepsi bu bölgede ve yürüme mesafesinde. Ancak gitmeden ziyaret saatlerine mutlaka bakın zira öğlen iki saat kapalı oluyor ve akşam beşte kapanıyor.
Balmumu Müzesi Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in yaptığı balmumu heykellerle açılmış olup, tarihi kişiler ile yerli ve yabancı ünlü 160 kişinin heykelini sergilemektedir. Aslında beklediğimden büyük ve başarılıydı, üstelik (siyasi odalar hariç) müze içinde rahat rahat fotoğraf da çekebiliyorsunuz. Balmumundan yapılmış heykellerden oluşan ilk müze olan ve 1835 yılında Londra'da açılan Madam Tussauds'dan sonra bu fikrin dünyada yaygınlaşması sonucu İstanbul'da veya farklı yerlerde açılan sergileri gezmiştim ancak Büyükerşen'in eserlerinden oldukça keyif alacaksınız.
Ayrıca Odunpazarı'na yürüme mesafesinde Karikatür Müzesi ve Cumhuriyet Tarihi Müzesi (bu aralar tadilattaymış) yer almaktadır. Karikatür Müzesi ziyareti ücretsiz. Eskişehir Anadolu Üniversitesi tarafından kurulan müze iki kattan oluşuyor: Üst katta arşiv eserleri bulunuyor ve alt katta karikatüristlerin açtığı sergiler ziyarete açılıyor. Türk ve Eskişehirli karikatüristlerin ve sergi afişlerinin sergilendiği daimi odaların yanı sıra, (muhtemelen bir yarışma için gönderilen) yabancı karikatüristlerin eserleri de oldukça ilgi çekiciydi (müzede ünlü karikatür karakterlerinin üç boyutlu heykelleri de mevcut). Genel tema "Nasrettin Hoca"ydı ve bambaşka kültürlerde yaşayan insanların Nasrettin Hoca'yı nasıl yorumladığını merak ediyorsanız, Karikatür Müzesi'ne bir uğrayın derim.
Eskişehir'de görülecek diğer bir yer Devrim Arabası ve Havacılık Müzesi (uçak müzesi)'dir. İlk Türk arabası "Devrim" Tren garına yürüme mesafesindeki TÜLOMSAŞ fabrikası önünde cam bir odada sergilenmektedir. Havacılık Müzesi ise tramvayın "Hava Müzesi" durağında, tramvaydan iner inmez sağınızda kalmaktadır. 1. Hava İkmal ve Bakım Komutanlığı tarafından oluşturulan müze açık hava müzesi şeklindedir (bu nedenle kışın gitmek iyi fikir olmayabilir) ve eski ve kullanımda olan uçak modelleri, tarihi nitelik kazanan uçaklar ve bir polis helikopteri sergilenmektedir. Kullanım ömürleri dolduktan ve restore edildikten sonra müzede sergilenen modeller arasında F-4 Ağır Bombardıman Uçağı, C4 Nakliye Uçağı ve Kıbrıs savaşında kullanılan bir nakliye uçağı da yer almaktadır.
Eskişehir denilince ikinci akla gelen yemek "Balaban Köfte". Pidenin üstüne dökülen et suyu, domates ve yoğurt sosu ile yapılan yemek alıştığımız tatlara çok da yabancı değil. Eskişehir'de bu yemeği güzel yapan birkaç yer varmış ama biz Abdüsselam'ı tercih ettik (Arifiye Mahallesi, Belediye Sokak, no:63/7). Oradan çıkınca bir Eskişehir klasiği olan "Karakedi Boza"da boza içmelisiniz. Oldukça yoğun kıvamlı olan bu içeceğin seveni çok, almak için önünde sıraya girmeniz gerekiyor :). Genelde ayaküstü içiliyor ama paket de yapıyorlar, eğer yanınızda götürmek isterseniz (http://www.karakedibozacisi.com/index.html). Ve tabi son durak: Kör Kamil Meyhanesi. Biraz zor bulunuyor, çünkü hem çıkmaz sokakta hem de tabelası yok :). Kuruluş tarihi 1936'ymış, hatta duyduğumuz kadarıyla 30-40 yıllık müşterileri de varmış. En çok kelle önerildi ancak gittiğimiz gün kelle yapılmadığı için diğer mezeleri denedik: pilaki, lahana dolması, beyaz peynir, ciğer ve patlıcan ezme. Biz oldukça beğendik, yolunuz düşerse siz de mutlaka deneyin! (Vedat Milör de meyhaneyi oldukça beğendiğini belirtmiş bu arada).
Güzel bir plan yapıp mutlaka uğrayın. Hem şehrin kendine özgü lezzetlerini tadıp hem de güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Ayrıca lüle taşından yapılmış minik bir takıyı da kendinize hediye edebilirsiniz. Lüle taşının insana pozitif enerji verdiği söyleniyor, belki de doğrudur :).
Etiketler:
BALABAN KÖFTE,
BALMUMU MÜZESİ,
ÇİBÖREK,
DEVRİM ARABASI,
ESKİŞEHİR,
GEZİ YAZISI,
KARAKEDİ BOZA,
KÖR KAMİL MEYHANESİ,
LÜLETAŞI,
ODUNPAZARI,
ODUNPAZARI EVLERİ,
UÇAK MÜZESİ
7 Ocak 2015 Çarşamba
Sınırlanmış Alanlar Resim Sergisi
Bu hafta Tünel Sanat Galerisinde Mehmet Ali Doğan'ın "Sınırlanmış Alanlar" resim sergisini ziyaret ettim. Resimlerden de anlaşılacağı üzere, ressam renkleri oldukça canlı seçmiş. Canlı renkleri severim, özellikle resimde bu renkleri tercih eden kişileri daha pozitif ve cana yakın bulurum. Resimlerin pek çoğu akrilik boya ile yapılmış ve bazılarının üzerinde farklı teknikler denenmiş. Yalnız bir tabloyu anlayamadım: aşağıdaki kırmızı renkli ve üzerinde farklı renklerle cisimler yapıştırılmış olan tablo. Adı "Cennetin Günahları" ama ben pek anlamlandıramadım. Belki de ressama sormak gerek :). Sanatçı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği ("UPSD") üyesi ve Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği ("BRHD")'nin başkanıymış. Bu derneği araştırsam iyi olabilir :). Sergi 9 Ocak 2015'e kadar Tünel Sanat Galerisi alt salonda devam edecek. İyi eğlenceler!
6 Ocak 2015 Salı
Şaban Tuncer Resim Sergisi
Rengarenk resimleri sevsem de, soyut resimler için ben de bir ön yargı var. Ancak dikkatli bakınca içinde figürler beliren resimleri severim, aşağıdaki tablolar da benim için öyle. En azından bir kısmında kadın yüzü veya vücudu şeklinde beliren figürlerden dolayı resimleri beğendim. Daha önce pek çok karma resim sergisinde bulunan ve kendi kişisel sergilerini de açan ressam Şaban Tuncer aslında bir sanat tarihçisi (belki de bu sebeple bakış açısı farklıdır). Resim sergisi 9 Ocak 2015'e kadar Tünel Sanat Galerisi üst salonda devam edecek, vaktiniz olursa veya Beyoğlu'na yolunuz düşerse bir uğrayın derim. İyi eğlenceler!
1 Ocak 2015 Perşembe
Yeni Yıl Planları - 2015
Yeni bir yıla girdik. Geçtiğimiz yıl benim için pek çok güzel anının yaşandığı bir yıl oldu :) Pek çok açıdan çok huzurlu bir yıl geçirdim. 2015'ten beklentim aynı şekilde pek çok güzel başlangıcın yılı olması. Çok güzel haberler alarak girdiğime göre, umut ediyorum ki bütün senem müjdelerle geçecek. Herkesten farklı olarak ben burada yalnızca yeni yılda gerçekleştirmeyi düşündüğüm planlardan bahsetmeyeceğim, ayrıca 2014'ün bir değerlendirmesini de yapacağım (en azından değerlendirilebilecek ölçüleri dikkate alarak). bütün bir yıl düzenli olarak blog tuttuğum için geçtiğimiz yıl içindeki bazı kazanımlarımı kayıt altına aldım. Bu yöntemi kendisine uygun bulmayanlar olabilir ancak ben bu tarzı sevdim:
- Kitap bloguma 54 kayıt girmişim - birkaç tanesinin kitaplar hakkında olmadığı düşünülürse geçtiğimiz yıl haftada bir ortalamayla kitap okumuşum.
- Sinema bloguma 53 kayıt girmişim - aynı şekilde ortalama olarak haftada bir film izlediğim düşünülebilir.
- Bu bloga yazdıklarımdan gördüğüm kadarıyla, geçtiğimiz yıl daha önce gitmediğim 7 yere gitmişim (7 gezi yazım var), 3 yeni yemek öğrenmişim (tarifleri yazılıdır) ve pek çok resim & fotoğraf sergisi gezmişim.
Bence hiç fena değilim :) 2015 için hedeflerim:
- Daha fazlasına gerek yok, yine haftada bir kitap okuma fırsatım olsun.
- Daha fazla tiyatroya gitmeye çalışacağım, geçtiğimiz yıl birkaç kere gitmişim sadece.
- Resim & fotoğraf sergilerini gezmeye devam edeceğim ve resim kursunu aksatmayacağım (2 adet yağlı boya tablo yapmayı planlıyorum bu yıl)
- Yüksek lisansa başlamayı istiyorum, muhtemelen kendi alanımda olacak.
- Yemek veya makyaj kursu gibi değişik ve eğlenceli bir kursa gitmeyi istiyorum.
- Bu yıl da en az 2 kere yurt dışına çıkmak istiyorum, İstanbul'u daha fazla keşfetmek istiyorum.
- Güzel haberler almaya devam etmek istiyorum (bu benim elimde değil ama Allah'tan dileğim huzurumun bozulmaması)
- Biraz daha kontrollü olmak istiyorum (hangi alanda diye sormayınız, birkaç alanda işte).
Hayallerimi gerçekçi kurduğum için gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum, yeter ki fırsatım ve sağlığım yerinde olsun. Ben çalışmalara başladım bile, siz ne alemdesiniz? Herkese mutlu yıllar dileğimle! Sevgiler :).
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)