26 Eylül 2016 Pazartesi

Engelsiz Sergi

Tünel girişinde bu küçük sergiye rastladım, oldukça da hoşuma gitti. Asperger Sendromu olan kişilerin çizimlerinin ve fotoğraflarının sergilendiği bu sergiyi keyifle gezdim. Çok fazla eser yoktu ancak başlangıç olması ve insanlarda farkındalık yaratması açısından başarılıydı. Fotoğraf ve çizimleri aşağıda çektiğim resimlerden görüyorsunuz zaten, bu entry ile aynı zamanda Asperger Sendromu hakkında da bilgi vermek isterim. Asperger Sendromu sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik bir bozukluk olarak tanımlanmış. Standart bir tanı ölçütleri arasında belirtilmemişse de motor sakarlık ve atipik dil kullanımı belirtileri olarak görülenlerden. Zor fark edilen bir rahatsızlık olduğu söyleniyor bu nedenle tanı koyulması zor oluyormuş, bu nedenle özellikle çocukların dikkatli gözlemlenmesi gerekmektedir. Neyse, umarım hiç birinizin başına gelmez :). Hayatın kıymetini bilelim!

23 Eylül 2016 Cuma

Zeus Altarı - Adatepe Köyü

Bayram tatilinde Altınoluk'a yazlığa gitmiştik, yakınlarında kendi halinde küçük bir turistik köy olan Adatepe Köyüne ziyarete gitmeyi amaçladık. Köye dar bir tepe yolunda araçla ulaşılıyor, kendi halinde taş evlerden oluşan, turistik ve küçük bir köy. Köyün girişinde biraz daha tepeye çıkan toprak bir patika mevcut, bu patikadan tepeye doğru yaklaşık 20 dakika yürüyünce Zeus Altarı'na ulaşılıyor. Zeus Altarı eski Yunan'da tanrılara kurban sunulması amacıyla yapılmış (Altar = sunak), bu nedenle olsa gerek bölgenin en yüksek noktasına inşa edilmiş. Dolayısıyla manzarası harika, manzara açısından gerçekten bayıldım. Buradan indikten sonra da Adatepe Köyüne doğru yol aldık ve köyü basit şekilde turladık.



Köye bayıldım gerçekten, tanınmış olmasına ve turistlerin uğradığı bir yer olmasına rağmen, köy doğal haliyle kalmış gibiydi. Bazı mekanlar restore edilmiş ancak genel olarak köyde doğal kalmış bir şeyler vardı :). Zeytin sütü (kadınlar için yüze sürülen doğal bir malzeme ve aynı zamanda salataya tat veren bir sos amacıyla satılıyor), zeytin yağı  ve zeytin sabunu gibi ürünler yapılıp satılıyor. Ben denemek için birkaç sabun aldım, kokuları ise harika :)

Köyün hemen girişinde bir dondurmacı var, adı AUS Otlu Dondurma. Gerçekten kekik, zeytin gibi aromalardan dondurma yapmışlar! Ben keçi sütlü ve zeytinli dondurmayı denedim ve şimdiye kadar yediğim en lezzetli dondurma olduğunu söyleyebilirim! Yolunuz düşerse diye söylüyorum, yiyenler karadut ve yaban mersini dondurmasını de çok beğeniyormuş. Dondurma sevmiyor olsanız bile köy meydanındaki dev çınarın altındaki masalara oturun ve soğuk bir şerbet için mutlaka.


Köyden ve Zeus Altarının manzarasından birkaç fotoğraf paylaşayım, daha fazla bilgi için aşağıdaki linkten de bilgi alabilirsiniz. Bu arada arabayla tepeye çıkılması gerektiğini anımsatmak isterim ama tabanına güvenen yürüyebilir de :). İyi eğlenceler!


Zeus Altarı hakkında daha fazla bilgi için (Yukarıdaki fotoğraf da bu kaynaktan alınmıştır):
http://www.kucukkuyu.com/kucukkuyu-gezilecek-yerleri/zeus-altari/

20 Eylül 2016 Salı

Antalya Sembollerim - Figen Çiçek

Antalya Havaalanından uçağa binecekken ikinci kapıdan önce ara katta göz alıcı bir sergi ile karşılaştım. Uçağımın kalkış saatinden önce yeterince vaktim olduğu için sergiyi mutlulukla gezdim. "Antalya Sembollerim" adı verilen sergide sanatçı Figen Çiçek Antalya ile özdeşleşen portakalı sık sık kullanmış. Resimlerden de anlaşılacağı üzere portakal ve Antalya'nın ünlü yerleri (sağda Yivli Minare var) canlı renklerle eserlerde kullanılmış. Resimde canlı renkleri daha çok severim, bana mutluluğu ve baharı çağrıştırır. O nedenle canlı renklerle yapılan resim sergilerinden daha çok zevk alırım. Figen Çiçek'in sergisini de bu anlamda beğendim. Sanatçı tahta gibi platformlar üzerine farklı tekniklerle de (renkli kumlar gibi) çalışmalar yapmış, Sergi ne kadar süre için devam eder bilmiyorum ama Antalya Havalaanını bu aralar kullanacaksanız gezmenizi tavsiye ederim. İyi eğlenceler & iyi tatiller.




4 Eylül 2016 Pazar

Güzellik Üzerine

Yeni bitirdiğim kitabın Prenses Süreyya'nın hayatını anlatan (annesi tarafından yazılmış) anı kitabının son bölümünde Hayat mecmuasında yayınlanmış İstanbul'un On Güzel Kadını adında bir röportaj bulunmaktaydı. Bu röportajda dönemin sosyetesinin önce gelen güzel ve zarif hanımlarına güzellik hakkındaki fikirleri sorulmaktaydı. Bazı fikirlere katıldığım için birkaç alıntıyı burada sizinle de paylaşmak istedim, dikkate almaya değer bence.

- Prenses Neslişah: Her şeyden önce spora önem veririm, yirmi beş yıldır ata biner, kayak yapar, aralık ayına kadar her gün denize girerim.

- Perihan Kaleci: İyi bir cilde sahip olmak için başlıca şart, temizlik ve dinlenmedir. 

- Leyla Süren: Bir kadın erkekleştiği nispette güzellik ve zarafetini kaybeder. 

- Belgin Doruk: Kadını yıpratan, uykusuzluk ve içkidir. 

- Gelengül Erman: Her kadın giydiğini kendine yakıştırmayı bilmeli. 

- Esra Jah: Güzeli şu renk saç, bu renk göz olarak kesinlikle tanımlamak çok güç. Bence güzel kadın diye kayınvalidem Prenses Dürrüşehvar'a denir. 

- Muzaffer Erenus: Bence çabuk ihtiyarlamak istemeyen hanımlarımız mutlaka çalışmalıdırlar ve giriştikleri her işi zevkle yapmalıdırlar. 

- Güler Erenyol: Güzel bir kadın önce kişilik sahibi olmalı, bu anlamda güzel olarak Gülriz Sururi'yi tanıyorum. 

- Jale Kakmacı: Güzel bence ilk bakışta görünendir. Baktıkça tek tek güzelliği bulmak zor geliyor bana. 

- Leyla Çelikbaş: Güzel bir kadının mesut olabilmesi için önce mütevazi ve zekasını kullanmasını bilen birisi olması şarttır. Dikkatleri güzelliğinden başka yönlere çekebilirse rahat eder.