19 Ocak 2014 Pazar

Aşk - İlham İkilemi

Dudaktan Kalbe eserinde bir Aşk-İlham dilemmasından söz ediliyordu yanlış anımsamıyorsam. Belki de hayata karşı bu kadar tecrübem (şu anda çok tecrübem olduğunu söylemiyorum, kitabın okunduğu zamana göre daha fazla olduğundan söz ediyorum) olmadığı için o zaman ben bunu anladığımı sanıp geçiştirmişim. Son zamanlarda yaşadığım bir aydınlanma (Bir İskandinav mitolojisi buna "Erleichda" diyor) bu ikilemi çok derinden anlamamı sağladı. Kitabın hikayesini bilenler sanırım beni anladılar ancak biraz açıklama yapmak da iyi olur diye tahmin ediyorum. Demek istediğim eğer kafanızda bir engel varsa bazı duyguların daha derin yaşandığıdır - hatta öyle yoğundur ki somutlaşır -. Böylelikle  var olduğunu düşündüğümüz engel - öyle ya da böyle, somut veya soyut - artık bizim duygularımızı yönlendirmeye başlar. Belki buradan bu hayali sevdaların cazibesinin üzerimizdeki etkisinin tahmin ettiğimizden fazla olduğu sonucuna da varabiliriz (Şu anda okuduğum Midak Sokağı da bu cümleye ilham olmuş olabilir). İşte bu noktada bize düşen bu duygu yoğunluğunu kanalize edecek bir şey bulmaktır. Başarabildiğimiz noktada şanslı insanlarız, başaramazsak, üzülmeyelim yalnız değiliz :) (Bkz. Sevgilim Dalida'nın hazin öyküsü).

Dün yakın bir arkadaşımın doğum gününü kutladık bir pub'da. Yine eski-yeni tüm arkadaşlar bir araya geldik. İyi mi oldu kötü mü tam anlayamadım (?) ama en azından eğlenceli bir gün oldu ve yeni insanlarla da tanıştım. Yeni insanlarla tanışmanın, aynen tebdil-i mekan gibi bir avantajı var benim fark ettiğim: Senden bağımsız hayatlar var dünyada, senin neler yaşamış olduğunu şimdiye kadar asla bilmediğin hayatlar (şu dünyanın merkezinde değilsin, ve bak yaşam aslında akıp gidiyor). Bu sana farklı duygular hissettirmiyorsa eğer henüz hayata dair bir şey öğrenememişsin demektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder